Tarih:

Paylaş:

ABD-Taliban Müzakerelerinin Sona Ermesi İran-Taliban İlişkilerini Hızlandırır mı?

Benzer İçerikler

7 Eylül 2019 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump, sosyal medya sitesi Twitter’daki resmi hesabı üzerinden Kabil’de düzenlenen ve 1’i Amerikan askeri olmak üzere 11 kişinin ölümüyle neticelenen saldırıyı gerekçe göstererek Afganistan’da kalıcı barışın sağlanması için yürütülen ABD-Taliban müzakerelerini sonlandırdığını açıklamıştır. Bu gelişme, tüm dünyanın ilgisini çektiği gibi, son dönemde Taliban’la yakın ilişkiler geliştirdiği bilinen İran’ın tavrının da merak edilmesine sebebiyet vermiştir.

Bu kapsamda 9 Eylül 2019 tarihinde ABD ile Taliban arasındaki müzakerelerin sona ermesini değerlendiren İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif şu açıklamada bulunmuştur:[1]

İran olarak, yabancı güçlerin ve saldırganların Afganistan’daki yeni durumdan faydalanarak, yeni bir cinayet başlatacağı konusunda uyarıda bulunuyoruz… Bizim açımızdan saldırganlar ve işgalciler yenilgiyi kabul etmeli ve Afganistan’ı bir an önce terk etmeliler.”

Tahmin edileceği gibi Tahran’ın önceliği, Afganistan’daki Amerikan kuvvetlerinin bu ülkeden çekilmesidir. İran, Afganistan’la sınırdaş olması hasebiyle bu ülkedeki Amerikan varlığının kendisini kuşatmaya yönelik projenin bir parçası olduğunu düşünmektedir. Bu sebeple de Trump yönetiminin müzakerelerin sona erdiğini duyurması, İran tarafından kuşkuyla karşılanmıştır. Zira İran, ABD’nin Afganistan’a ilişkin süreçlerden tamamen dışlanmasını istese de müzakerelerin sona ermesinin ABD’nin Afganistan’daki varlığını sürdürmesine vesile olmasından kaygılanmaktadır. Bu nedenle de Zarif, ABD’nin yenilgiyi kabul ederek Afganistan’dan çekilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Aslında İran ile Taliban arasında ciddi ideolojik ve dini farklılıklar bulunmaktadır. Zaten bu yüzden de İran, Taliban’ın iktidarda olduğu dönemde mevzubahis ülkeyi kendi güvenliğine yönelik bir tehdit olarak görmüştür. Çünkü ağırlıklı olarak Peştunlardan oluşan Taliban, dini ve ideolojik konumlanışını Selefilik üzerinden şekillendirmektedir. Bu da İran’ın bahsi geçen dönemde mezhepsel bir tehdit algılamasına yol açmıştır. Hatta bu sebeple İran, Amerikan işgali esnasında, Taliban’a karşı ABD’yle işbirliği de yapmıştır.[2] Bu işbirliğini İran İslam Cumhuriyeti Dini Rehberi Ayetullah Ali Hamaney’in uluslararası politikadan sorumlu danışmanı olan Ali Ekber Velayeti şu sözlerle itiraf etmiştir:[3]

“İran o sırada ABD’yle Birleşmiş Milletler (BM) bayrağı altında Taliban’a karşı ortak mücadelede bulundu. O görüşmeler sırasındaki temsilcimiz de o dönemde BM’deki daimî temsilcimiz olan Cevad Zarif’ti. O sırada biz, Pencşir Vadisi’nde Taliban’a karşı mücadele eden Ahmed Şah Mesud’a destek veriyorduk. Afganistan’ın büyük bir bölümü Taliban’ın kontrolündeydi. O şartlarda İran olmasaydı Amerikalılar Afganistan’a giremezdi. Onlar Afganistan’a girme fırsatını yakalayana kadar görüşmelerden yararlandı; ancak Afganistan’a egemen oldukları anda İran’ı şer ekseninin üç ülkesinden biri olarak nitelediler.”

Anlaşılacağı üzere İran, geçmişte Taliban’ı tehdit olarak görmüş ve Taliban rejiminin devrilmesini, kendisi için bir fırsat olarak yorumlamıştır. Ancak ABD’nin İran politikasının sertleşmesi ve Irak’ın işgali, İran’ın iki komşusu üzerinden kuşatıldığını düşünmesine neden olmuş ve bu da Tahran yönetiminin Afganistan politikasını; dolayısıyla Taliban’a olan bakışını değiştirmesini sağlamıştır. Bu çerçevede İran’ın Taliban’a olan yaklaşımı farklılaşmış ve taraflar arasında sıcak ilişkiler gelişmeye başlamıştır.

Bu kapsamda Tahran, işgal sırasında Taliban’a silah ve barınak tedarik etmiş ve aynı zamanda maddi yardımlarda bulunmuştur.[4] Bahse konu olan süreçte Taliban’ın İran’ı eleman temini noktasında da kullandığı ve hatta örgüt yöneticilerinin bu ülkeyi, ABD saldırılarına karşı sığınılacak güvenli bir liman olarak değerlendirdiği de bilinmektedir. Buna ek olarak Taliban’ın Devrim Muhafızları Ordusu’ndan (DMO) eğitim ve danışmanlık gibi konularda yardım aldığı iddiaları da bulunmaktadır.[5] 6 Aralık 2018 tarihinde konuyla ilgili açıklamada bulunan İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani de ülkesinin Taliban’la görüştüğünü teyit ederek benzer görüşmelerin ileride de yapılacağını dile getirmiştir.[6] Söz konusu görüşmelerde ise taraflar, yabancı askerlerin Afganistan’daki varlığının sonlandırılması hedefinde uzlaşmıştır.

İran’ın Taliban’la olan ilişkilerinde derinleşme yaşanmasına sebep olan bir diğer unsur da terör örgütü Devletü’l Irak ve’ş Şam (DEAŞ) faktörüdür. İran’ın DEAŞ’a karşı Suriye ve Irak’ta Şii milisler aracılığıyla yürüttüğü mücadele, bahsi geçen ülkelerdeki nüfuzunu arttırmasını sağlamıştır. DEAŞ’ın ideoloji olarak Taliban’a rakip olabilecek durumda olması ve bu örgütün ABD eskortluğunda Afganistan’a taşındığı iddialarının bulunması ise İran ile Taliban’ı, ABD ve DEAŞ’a karşı ortak mücadeleye yönlendirmektedir.

İran-Taliban temaslarına dair en önemli gelişme ise örgütün İran’da ofisler açmasıdır. Zira Taliban’ın Zahedan ve Meşhed’de temsilciliklerinin bulunduğu bilinmektedir. Dahası Taliban’ın eski lideri Mutlam Ahtar Muhammed Mansur, 2016 yılının Mayıs aynıda İran’dan Pakistan’a geçerken öldürülmüştür. Mansur’un Tahran’da İranlı yetkililerle görüştüğünün iddia edilmesi[7] ise İran-Taliban işbirliğinin tahmin edilenden çok daha ileri bir seviyede olduğuna işaret etmektedir.

Tüm bunlara rağmen Taliban’ın Afganistan siyasetinde yasal ve etkili bir aktör haline gelmek istemesi, bahsi geçen örgütün yalnızca İran’la değil; aynı zamanda ABD’yle de görüşmelerde bulunmasına yol açmıştır. Şüphesiz bu durum, İran’ın Afganistan’ın geleceğinde nüfuz elde etmesini frenleyen bir durumdur. Lakin Taliban’ın tıpkı İran gibi, Afganistan’daki yabancı askerlerin çekilmesini istemesi ve ABD’yle yürüttüğü müzakerelerde bu konuda ısrarcı olması, İran’ın ABD-Taliban Barış Görüşmeleri’ne sıcak bakmasını sağlamıştır.[8] Çünkü Tahran, ABD’nin çekilmesi durumunda hem Taliban’la kurduğu iyi ilişkileri sürdürebileceğini hem de ülkede oluşacak boşluğu değerlendirerek ülkenin en önemli demografik gruplarından olan Şii Hazaralar ve Tacikler üzerindeki etkinliğini artırabileceğini düşünmektedir.

Gelinen noktada ABD ile Taliban arasındaki müzakerelerin sona ermesi ise Afganistan’dan çekileceğini açıklayan ABD’ye, bu ülkedeki varlığını sürdürme imkânını sunmuştur. Taliban’ın ABD’yle olan görüşmelerinin sona ermesi ise İran’la olan işbirliğini hızlandırabilir. Dolayısıyla Trump yönetimi, bir taşla iki kuş vurmak üzeredir. Çünkü mevcut durum, hem ABD’ye Afganistan’daki varlığını sürdürme hem de İran’ı bir kez daha “terörü destekleyen devlet” şeklinde itham etme fırsatını vermektedir.


[1] “Zarif: İşgalciler Yenilgiyi Kabul Ederek, Afganistan’ı Terketmeli”, Mehr News Agency, https://tr.mehrnews.com/news/1881071/Zarif-%C4%B0%C5%9Fgalciler-yenilgiyi-kabul-ederek-Afganistan-%C4%B1-terketmeli, (Erişim Tarihi: 09.09.2019).

[2] Fatemeh Aman-Alex Vatanka, “Iran’s Other ISIS Problem”, The National Interest, http://nationalinterest.org/ feature/irans-other-isis-problem-16071, (Erişim Tarihi: 08.08.2019).

[3] “İran’dan Yeni İtiraf: Biz Olmasak ABD, Afganistan’a Giremezdi”, Timetürk, https://www.timeturk.com/iran-dan-yeni-itiraf-biz-olmasak-abd-afganistan-a-giremezdi/haber-190912, (Erişim Tarihi: 08.09.2019).

[4] Riana Teifukova, İran Dış Politikasında Değişen Taliban Faktörü, ANKASAM Stratejik Bakış, Yayın No: 7, Sayı: 1, Haziran 2017, s. 2.

[5] Aynı yer; Greg Bruno-Lionel Beehner, “Iran and the Future of Afghanistan”, Council on Foreign Relations, https://www.cfr.org/backgrounder/iran-and-future-afghanistan, (Erişim Tarihi: 08.08.2019).

[6] “İran-Taliban İlişkileri ve Afganistan’ın Geleceği”, Intell 4, https://www.intell4.com/iran-taliban-iliskileri-ve-afganistanin-gelecegi-haber-182252, (Erişim Tarihi: 09.09.2019).

[7] “Öldürülen Taliban Lideri Defalarca Dubai’ye Gitti”, Sputnik Türkiye, https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201605241022938823-taliban-mansur-dubai-iran/, (Erişim Tarihi: 08.09.2019).

[8] “İran Afganistan’da barış görüşmelerini destekliyor”, Pars Today, http://parstoday.com/tr/news/iran-i129105-%C4%B0ran_afganistan’da_bar%C4%B1%C5%9F_g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Fmelerini_destekliyor, (Erişim Tarihi: 09.09.2019).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.