Çin, Rusya ve Kuzey Kore ilişkileri, tarihsel, stratejik ve jeopolitik bağlamlarda şekillenmiş karmaşık bir dinamiğe sahiptir. Bu ilişkiler, mevcut ve potansiyel işbirlikleri bağlamında uluslararası sistemdeki güç dengeleri üzerinde önemli bir etki yaratmaktadır. Son birkaç yılda Çin’in Kuzey Kore üzerindeki etkisi azalmış ve Pyongyang’ın nükleer hırslarını dizginleyememesi konusundaki endişeleri artmıştır. Bu endişelere Kuzey Kore’nin bu yıl Rusya’yla bağlarını büyük ölçüde sıkılaştırmasının da eklendiği söylenebilir.
2024 yılı Haziran ayında Kuzey Kore ve Rusya, her iki ülkeye yönelik saldırı durumunda karşılıklı askeri yardım taahhüt eden yeni bir ittifak anlaşması imzalamıştır. Birçok haber ve istihbarat ajansına göre ekim ayında Pyongyang, Ukrayna’ya karşı mücadeleye katılmak üzere Rusya’ya asker göndermiştir.[1] Kuzey Kore’nin Rusya’ya asker göndermesiyle ilgili son dönemde ortaya çıkan iddialar, uluslararası alanda dikkat çekmiştir. Kuzey Kore’nin Rusya’ya doğrudan asker gönderip göndermediği resmi kanıtlarla doğrulanmamış olsa da bu konudaki güçlü iddialar ve destek sağlama potansiyeli, iki ülke arasındaki ilişkilerin derinleştiğini göstermektedir. Bu durum hem bölgesel hem de küresel düzeyde ciddi jeopolitik sonuçlar doğurabilir.
Sovyetler Birliği’nin sert güç açısından her alanda Çin’i geride bıraktığı 1950’li yılların aksine Rusya, Ukrayna Savaşı’yla beraber Çin’le ilişkilerinde nispeten küçük bir ortağa indirgenmiştir. Bu arada Kuzey Kore, Soğuk Savaş sonrası dönemden itibaren ticaretinin neredeyse tamamını ve enerji ithalatının büyük kısmını Pekin’den karşılayarak ekonomik açıdan Çin’e bağımlı kalmaya devam etmektedir.[2] Bu bağlamda hem sınır komşuları olan hem de birçok alanda birbirlerine desteklerini esirgemeyen Çin, Rusya ve Kuzey Kore, ikili ve üçlü ilişkiler bağlamında Doğu Asya’daki güç dengelerinin şekillenmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Çin, bu ittifakta hem fırsatlar hem de riskler görmektedir. Bu doğrultuda son dönemde Rusya ve Kuzey Kore arasındaki artan yakınlaşma, Doğu Asya’da önemli jeopolitik endişelere yol açmıştır.
Çin’in, Kuzey Kore’nin Rusya’ya asker gönderdiği iddialarına yönelik resmi bir açıklama yapmadığı görülmüştür. Pekin, bu tür iddialar karşısında genellikle temkinli bir yaklaşım benimsemektedir. 21 Kasım 2024 tarihinde düzenlenen olağan basın toplantısında Kuzey Kore birliklerinin Rusya’ya girmesi konusunda bir soru yöneltilmesi üzerine Çin Dışişleri Bakanlığı, bu konuda bilgi sahibi olmadıklarını açıklamıştır.”[3] Bazı uzmanlara göre ise Pekin, bu durumun karmaşıklığının ve tehlikesinin farkındadır ve Çin’in Kuzey Kore ile Rusya arasındaki askeri ittifak anlaşması konusunda henüz bir şey söylememiş olması, Çin’in bu durumdan hoşnut olmadığını belli eden bir tutum olarak yorumlanabilir.[4]
Çin, Kuzey Kore’nin en büyük ticaret ortağı olması bakımından Pyongyang’ın ekonomik ve siyasi istikrarında kritik bir rol oynamaktadır ve Kuzey Kore’yi, ABD’nin bölgedeki etkisini dengelemek için bir tampon devlet olarak görmektedir. Öte yandan Ukrayna’daki savaş ve Batı’nın uyguladığı yaptırımlar, Rusya’yı Asya’daki ilişkilerini güçlendirmeye itmiştir. Kuzey Kore’yle yakınlaşma, Moskova’nın yalnızlığını hafifletmek ve silah alımları gibi pratik faydalar sağlamak için stratejik bir hamledir.
Kuzey Kore’nin Ukrayna’daki savaşta Rusya’ya potansiyel silah yardımı ve askeri destek sağladığı iddiaları, Çin’i özellikle uluslararası alanda nispeten zor bir durumla karşı karşıya bırakabilir. Halihazırda birçok siyasetçinin Çin’i hedef göstermesi sonrası Pekin’in bu duruma ilişkin iki müttefiki ve komşusuna olumsuz bir tepki vermesi beklenmiştir. ABD, Çin’e Kuzey Kore üzerindeki etkisini kullanarak Pyongyang’ın Moskova’yla askeri işbirliğini sınırlaması için baskı yapmaktadır. Fakat Çin, Kuzey Kore’nin bu tür adımlarını açıkça desteklerse uluslararası alanda birçok ülkeden tepki çekebilir. Aksine bu ittifaka açık bir şekilde karşı çıkması ise Kuzey Kore’yi Moskova’nın yörüngesine daha fazla itebilir. Nitekim, her fırsatta savaş karşıtlığını dile getiren Çin’in bu durumu alenen desteklemesini beklemek yanlış olacaktır. Aynı zamanda iki yakın komşusunun bu müttefikliği konusunda kendi çıkarları doğrultusunda sert bir çıkış yapması da beklenmemektedir. Bu durum, ikili ilişkiler ele alındığında Çin’in uluslararası ilişkilerdeki manevra alanını daraltmaktadır.
Çin, Rusya’yla olan ittifakını değerli bir denge unsuru olarak görmektedir. Rusya-Kuzey Kore ittifakına açıkça karşı çıkmak, Pekin’in Moskova’yla olan ilişkileri zedeleyebilir. Aynı şekilde Pekin, Kuzey Kore’nin Ukrayna savaşındaki rolüne dolaylı bir şekilde dahil olmaktan kaçınarak uluslararası alandaki ticari ilişkilerini ve itibarını korumak istemektedir. Stratejik ittifakların sürdürülmesi ve uluslararası itibarınkorunması açısından diplomatik yollara başvurulacağı ve denge politikasının sürdürüleceği öngörülebilir. Çin’in bu konuda atacağı adımlar, Kuzey Kore üzerindeki etkisini sürdürme, Rusya’yla ittifakını koruma ve bölgesel istikrarı sağlama hedeflerine göre şekillenecektir. Bu açıdan Çin, Rusya-Kuzey Kore ittifakına karşı sessiz bir eleştiri politikası izleyebilir. Açık bir muhalefet yerine endişelerini arka planda iletebilir. Ek olarak Çin’in stratejisinin bir dizi zorlukla karşı karşıya olduğu söylenebilir. Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un’un giderek daha da bağımsızlaşan ve öngörülemez liderliği, Pekin’in Pyongyang üzerindeki etkisini sınırlayan bir faktör haline gelmektedir. Devam eden eleştirilere ek olarak Batılı ülkeler, Çin’i Kuzey Kore’ye dolaylı destek sağlamakla suçlayabilir ve bu da bazı yaptırımlara yol açabilir.
Bu bağlamda Çin’in endişelerine karşılık unutulmaması gereken bir nokta da Rusya ve Kuzey Kore üzerindeki önemli etkisidir. Kuzey Kore ve Rusya, Batı yaptırımlarına karşı Çin’in desteğine ihtiyaç duymaktadır. Kuzey Kore, 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin de dağılmasıyla Çin’e her açıdan adeta bağımlı bir ülke haline gelmiştir. Uzmanlara göre Çin, isterse bu nüfuzunu kullanarak Kuzey Kore-Rusya ittifakını sınırlayabilir.[5]
Çin’in şimdiye kadar Rusya-Kuzey Kore ittifakına yönelik çıkarlarını koruma ve çatışmayı önleme çabasını yansıtan dikkatli bir denge politikası yürüttüğü söylenebilir. Bölgesel istikrar açısından bakmak gerekirse, Rusya’nın Kuzey Kore üzerindeki etkisinin artması, Çin’in bölgesel stratejik hesaplamalarını karmaşıklaştırabilen bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Pekin’in gelecekteki adımları, diplomatik girişimlerden ekonomik avantajın kullanımına kadar geniş bir yelpazede şekillenebilir. Diplomatik çözümlerden yana olduğunu sık sık dile getiren Çin’in bu süreçte karşılaşacağı zorluklar, izleyeceği stratejinin etkinliğini sınırlandırma potansiyeline sahip olsa da Çin, bölgesel gücünü korurken Rusya ve Kuzey Kore ittifakının yaratabileceği riskleri yönetmeye çalışacaktır.
[1] Zhang, F. (2024, November 25). “Is China being played by North Korea and Russia?”, Responsible Statecraft, https://responsiblestatecraft.org/china-russia-north-korea/, (Erişim Tarihi: 26.11.2024).
[2] Aynı yer.
[3] McCarthy, S. (2024, October 25). “Analysis: As North Korea, Iran and China support Russia’s war, is a “new axis” emerging?”, CNN, https://edition.cnn.com/2024/10/24/asia/russia-china-north-korea-iran-new-axis-intl-hnk/index.html (Erişim Tarihi: 26.11.2024).
[4] Press, T. A. (2024, November 1). “U.S. calls on a silent China to use its sway over Russia and North Korea”, NPR, https://www.npr.org/2024/11/01/g-s1-31427/us-china-north-korea-russia-ukraine, (Erişim Tarihi: 26.11.2024).
[5] Porter, T. (n.d.). “China is increasingly unnerved by Russia and North Korea’s growing alliance, says top US official”, Business Insider, https://www.businessinsider.com/china-unnerved-north-korea-russia-alliance-us-official-kurt-campbell-2024-11, (Erişim Tarihi: 26.11.2024).