Afrika kıtası uzun yıllar boyunca Batı ülkelerinin sömürge arayışlarında hedef olmuş ve 1900’ler sonrası Avrupa ülkeleri bölgeden çekilmiş olmasına rağmen Afrika üzerindeki etkilerini sürdürmeye devam etmişlerdir. Post modern dönemde Afrika, Avrupa ülkelerinin etkisinden kurtulmak için çeşitli adımlar atmaya başlamış ve Rusya ve Çin gibi büyük güçlerle işbirliklerini artırmışlardır.
Avrupa ülkelerinin Afrika üzerindeki etkisinin son yıllarda azaldığını görebilmek mümkündür. Bu boşluğu Çin, ekonomik yatırımlarıyla doldurmakta ve yeni politik işbirlikleri kurmaktadır. Ancak Afrika’da hala varlığı ve etkisi diğer Avrupa ülkelerine kıyasla daha fazla hissedilen bir ülke daha vardır. O da Fransa’dır. Sayısı yıllar içinde azalmış olsa bile Fransa’nın Afrika’da hala askeri üsleri bulunmaktadır. Çin ile Afrika ülkeleri arasındaki artan işbirlikleri, Fransa’yı Afrika üzerindeki politikalarını gözden geçirmeye itmiştir.
Dahası Fransa ve Afrika arasındaki ekonomik ilişkilerde zayıflamalar ve bazı sorunlar 2010 sonrasında daha net görünmeye başlanmıştır. Fransa şirketleri Total, Areva ve Bolloré, Afrika’da uzun yıllar varlığını sürdürmekte olup enerji ve altyapı büyümesine katkı sağlamaktaydı. Ancak yerel sivil toplum kuruluşlarından bu şirketlere kurumsal yönetim, yolsuzluk skandalları ve tekelci davranışları sebebiyle eleştiriler yöneltilmiştir.[1]
Fransız şirketlerinin Afrika’da gereken standartları korumaması ve skandallara karışması, bölgenin Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinden uzaklaşma sürecini hızlandırabilir. Nitekim bazı bölgelerde Fransa etkisinden kurtulmak ve bağımsız olmak için halk hareketleri görülebilir. Fransa’yla olan ekonomik ilişkileri başka ülkelerle çeşitlendirmek ise bölgedeki Batı etkisini daha da azaltabilir. Nitekim Afrika ülkelerinin Fransa’yla olan ilişkileri korumaktansa Çin ve Arap ülkeleri gibi alternatif ilişkilere yöneldiği görülebilir.
Çin ve Afrika ilişkilerinin kültür ve medya sektörlerinde arttığı gözlemlenebilir. Çin üniversiteleri, Afrikalı öğrenciler arasında burslar ve Çin’in teknoloji alanındaki gelişmişliği sebebiyle popülerlik kazanmış durumdadır. Nitekim Çin, Afrikalı öğrencilerin en çok tercih ettiği ülke konumunda iken Fransa ise ikinci ülkedir. Bu gelişmelerin yanı sıra Çin, Afrika üniversitelerinde Çince eğitimi için destek vermektedir.[2]
Çin’in bu girişimlerinin Afrika’yla arasındaki kültürel farklılıkları azaltmak için olduğu söylenebilir. Dahası dil bariyeri Afrika ve Çin arasındaki ilişkilerin gelişmesinde önemli bir engel olarak görülebilir. Fransızcanın birçok Afrika ülkesinde resmi dil olarak kabul edildiği düşünüldüğünde Çincenin bölgede yaygınlaşması, ileriki dönemlerde Fransa’nın bölgedeki etkisinin daha da azalma ihtimalini artırabilir.
Çin ve Afrika arasındaki ilişkilerin en önemli boyutunu ekonomik işbirlikleri oluşturmaktadır. Bugün Çin, kıtanın en büyük ikili ticaret ortağıdır ve ticaret hacmi, 2023 yılında 282 milyar dolarlık bir seviyeye ulaşmıştır. Çin, Afrika’dan ithal ettiğinden (109 milyar dolar) daha fazlasını Afrika’ya ihraç etmektedir (173 milyar dolar). Dahası Afrika’nın ihracatının büyük çoğunluğunu işlenmemiş ürünler oluşturmaktadır.[3]
Ekonomik ve endüstriyel yatırımların çeşitli sektörleri kapsaması, Çin’in Afrika üzerindeki etkinliğini artırmasına katkıda bulunmaktadır. Diğer yandan Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin kültürel etkilerinin bölgede belli bir ölçüde etkisini sürdürmesi, Çin’in bölgedeki etkisini sınırlandırabilir.
Fransa, Afrika’da tarihsel olarak eski kolonilerinin bulunduğu Batı Afrika’da ve diğer bölgelerde önemli bir siyasi etkiye sahiptir. Fransa’nın Afrika politikası, eski kolonileriyle olan güçlü ilişkileriyle şekillenmektedir. Fransa’nın özellikle Batı Afrika’daki ülkelerle bağları, Çin’in bölgedeki ekonomik ve diplomatik faaliyetleri nedeniyle giderek zayıflamaktadır. Çin, Fransa’nın eski kolonilerine yaptığı yatırımlar ve altyapı projeleriyle etki kazanırken, Fransa da buna karşılık Çin’in etkisini sınırlamaya çalışmaktadır.
Fransa, özellikle Sahra Altı Afrika’da birçok askeri üs ve operasyon yürütmektedir. Fransa’nın bu bölgedeki askeri varlığı, tarihsel ve stratejik bağlardan kaynaklanmaktadır. Çin ise Afrika’da daha az askeri varlık bulundurmakla birlikte bazı ülkelerde askeri üsler kurarak güvenlik alanında da etki kazanmaktadır. Bununla birlikte Çin’in askeri varlığı, ekonomik etkileşimlerinin bir parçası olarak genellikle daha sınırlıdır.
Çin’in Afrika ülkeleriyle ilgili yatırım planlarının uzun vadede devam edeceğini söylemek mümkündür. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 30 Mayıs 2024 tarihinde yaptığı açıklamada, Afrika’ya üç yıl içerisinde 51 milyar dolar finansman sağlanacağını ve en az bir milyon kişi için istihdam yaratılacağını açıklamıştı.[4] Diğer yandan Fransa’nın Afrika’yla olan ekonomik bağlarını sürdürmeye kararlı olduğunu görmek de mümkündür. Nitekim Fransa, hala kıtanın en büyük dış yatırımcı kaynaklarından birisidir. Artan Çin-Afrika ilişkilerinin Fransa’nın bölgeyle olan ilişkilerini değiştireceğini öngörmek mümkündür. Fransa’nın politikalarının etkisi, Afrika ülkelerinin vereceği yanıta önemli ölçüde bağlıdır. Bölgede halihazırda varlığını belli ölçüde sürdüren Fransa, kültürel etkisini güçlendirmeye yönelik adımlar atabilir ve bunu ekonomik yatırımları artırarak destekleyebilir.
[1] Signé, L. (2019, February 5). France-Africa relations challenged by China and the European Union. Brookings. https://www.brookings.edu/articles/france-africa-relations-challenged-by-china-and-the-european-union/, (Erişim Tarihi: 02.11.2024).
[2] Usman, Z. & Xiayong, T. (2024, May 30). How is China’s economic transition affecting its relations with Africa? Carnegie Endowment for International Peace. https://carnegieendowment.org/research/2024/05/how-is-chinas-economic-transition-affecting-its-relations-with-africa?lang=en, (Erişim Tarihi: 02.11.2024)
[3] Aynı yer.
[4] Aynı yer.