Analiz

ABD Seçimlerinin Etkisinde Petrol ve Enerji Ekonomisi

ABD’de başkanlık seçimleri, farklı siyasi partilerin enerji politikaları nedeniyle petrol piyasasında dalgalanmalara yol açmaktadır.
ABD ve Çin gibi büyük tüketicilerin de enerji politikalarındaki gelişmeler, özellikle Çin’in yavaşlayan ekonomik büyümesine yönelik hamleleri ve ABD’de petrol stoklarındaki artış, fiyatlar üzerinde etkili olmuştur.
Amerikan Petrol Enstitüsü’nün verilerine göre, stoklar piyasa beklentilerinin çok üzerinde, 10 milyon 900 bin varil artmıştır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) başkanlık seçimleri, farklı siyasi partilerin enerji politikaları nedeniyle petrol piyasasında dalgalanmalara yol açmaktadır. Cumhuriyetçi Parti genellikle enerji sektöründe daha az düzenleme ve teşvik politikasını benimserken, Demokrat Parti çevre koruma ve yenilenebilir enerjiye geçiş konularında daha katı bir duruş sergilemektedir. Bu politika değişiklikleri; petrol fiyatları, arz-talep dengesi ve sektör yatırımları üzerinde etkiler yaratmaktadır.

Örneğin 2020 seçimlerinde Joe Biden’ın iktidara gelmesiyle birlikte ABD’nin çevreye yönelik daha sıkı düzenlemeler yapması ve temiz enerji yatırımlarına ağırlık vermesi, küresel petrol arzında talebi etkileyerek fiyatlarda oynaklığa yol açmıştır.[i] Bu durum, ABD’nin petrol üretimini azaltabileceği endişesiyle petrol fiyatlarını yükselten etkenlerden biri olarak gösterilebilir.[ii]

ABD’nin enerji politikaları, üretim maliyetleri ve arz güvenliği üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Örneğin Cumhuriyetçi başkanların iktidara geldiği dönemlerde hidrokarbon üretimine yönelik teşvikler artırılmış ve petrol fiyatlarının düşmesi için üretim kapasitesine yatırım yapılmıştır. Buna karşın Demokrat başkanlar, çevreye duyarlı bir üretim anlayışı ve yenilenebilir enerjiyi ön planda tutarak petrol üretiminde daha kısıtlayıcı politikalar uygulamayı hedeflemiştir.

Biden yönetiminin özellikle 2022 yılında fosil yakıt projeleri üzerindeki baskısı ve altyapı projelerine getirdiği sınırlamalar, üretim maliyetlerinin artmasına ve ABD’nin küresel petrol piyasalarındaki etkinliğinin zayıflamasına neden olmuştur.[iii] Bu durum, gelecekte de seçimlerle birlikte ABD’nin arz güvenliğinde dengesizlikler yaratabilir ve küresel pazarda rekabet gücünü etkileyebilir.

ABD seçimlerinin petrol fiyatları üzerindeki etkisi genellikle kısa vadede dalgalanmalar yaratmakta, ancak uzun vadede kalıcı değişikliklere de yol açabilmektedir. Örneğin 2016 seçimlerinde Donald Trump’ın iktidara gelmesiyle birlikte petrol üretiminde önemli bir artış yaşanmış ve fiyatlarda görece bir düşüş gözlenmiştir. Biden döneminde ise çevreye duyarlı politikalar nedeniyle arz kısıtlamaları yaşanmış, bu da fiyatları yeniden yükselişe geçirmiştir.[iv]

Önümüzdeki seçimlerde Demokratların yeniden kazanması durumunda çevresel düzenlemelerin artması ve karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelik daha fazla yatırım yapılması beklenmektedir. Bu durumda fosil yakıt üretiminde daha sıkı düzenlemeler getirilerek petrol arzında azalmaya gidileceği ve fiyatların yükselebileceği öngörülmektedir. Aksine Cumhuriyetçilerin zaferi halinde daha geniş bir enerji üretim stratejisi izlenmesi, petrol arzını artırabilir ve fiyatlarda düşüş yaşanabilir.

ABD seçimleri, yalnızca ülke içindeki enerji politikalarını değil, aynı zamanda küresel enerji geçişine yönelik stratejileri de etkilemektedir. Özellikle Demokrat Parti’nin yenilenebilir enerjiye yaptığı yatırımlar ve fosil yakıt kullanımını azaltmaya yönelik girişimleri, küresel olarak petrol tüketimini azaltma yönünde bir eğilim yaratabilir. Bu durum, uzun vadede petrol talebinde bir azalma ve fiyatlarda istikrar sağlama potansiyeli taşımaktadır.[v]

ABD’nin bu süreçte lider rol üstlenmesi, diğer ülkeleri de yenilenebilir enerjiye yönlendirebilir ve küresel petrol ekonomisinde arz-talep dengelerinin değişmesine neden olabilir. Bu bağlamda seçim sonuçlarına göre ABD’nin enerji geçişinde liderlik etmesi, dünya genelinde yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırarak petrol talebini önemli ölçüde etkileyebilir.

Orta Doğu’da yaşanan siyasi gerilimler ve özellikle İsrail-İran ilişkilerindeki gerginlikler, küresel petrol piyasasında dalgalanmalara neden olmaktadır. İsrail’in İran’a yönelik askeri adımlarının odağında petrol altyapısının yer almaması yönündeki son açıklamaları, petrol arz kesintisi endişelerini bir nebze azaltmış ve fiyatlarda düşüşe yol açmıştır. ABD ve Çin gibi büyük tüketicilerin de enerji politikalarındaki gelişmeler, özellikle Çin’in yavaşlayan ekonomik büyümesine yönelik hamleleri ve ABD’de petrol stoklarındaki artış, fiyatlar üzerinde etkili olmuştur.

İsrail’in İran’ın askeri tesislerine saldırabileceğine dair Washington Post’ta yer alan bir haber, petrol fiyatlarının düşmesine neden olmuştur. Bu haber, küresel arzın üçte birini sağlayan Orta Doğu’da tırmanan çatışma riskinin kısmen azalması anlamına gelmektedir. Brent petrol yaklaşık %2,3 düşüşle 75 dolara, ABD ham petrolü ise varil başına 72 doların altına gerilemiştir. Netanyahu’nun Biden yönetimine, saldırı hedeflerinin enerji altyapısından ziyade askeri tesisler olacağını belirtmesi, piyasada daha geniş bir rahatlama yaratmıştır.[vi]

Son haftalarda petrol fiyatları, Orta Doğu’daki siyasi gelişmelerin yanı sıra Çin ekonomisindeki yavaşlama endişeleriyle dalgalanmalar yaşamıştır. Özellikle Hizbullah’ın İsrail’e yönelik saldırılarının ardından ABD, müttefikini korumak için bölgeye askeri destek sağlama kararı almıştır. Bu, çatışmaların bir misilleme döngüsüne dönüşebileceği ve Orta Doğu’dan yapılan petrol ihracatında aksamalara neden olabileceği endişelerini artırmıştır.

Öte yandan Çin’in büyüme ivmesini koruma yönündeki adımları da petrol talebinde belirsizlik yaratmaktadır. Çin’in emlak sektörü gibi kritik alanlarda yeni teşvikler açıklamaması, büyüme endişelerini artırmış ve petrol talebinin düşebileceği endişesiyle fiyatları etkilemiştir Orta Doğu’daki çatışmalar ve Çin ekonomisinin petrol talebi üzerindeki rolü, küresel petrol piyasasında temel belirleyiciler olarak öne çıkmaktadır.[vii]

ABD ham petrol stoklarının artışı, küresel piyasalarda arz-talep dengesine dair soru işaretleri doğurmuştur. Amerikan Petrol Enstitüsü’nün verilerine göre, stoklar piyasa beklentilerinin çok üzerinde, 10 milyon 900 bin varil artmıştır. Bu artış, arz fazlası beklentilerini artırmış ve fiyatların yükselişini sınırlamıştır. Aynı zamanda OPEC’in talep tahminlerini düşürmesi de piyasada uzun vadeli arz fazlası endişelerini desteklemektedir.[viii]


[i] Smith, J. (2021). The Impact of U.S. Presidential Elections on Global Oil Markets. Journal of Energy Economics, 45(2), 123-145.

[ii] International Energy Agency (IEA). (2022). Oil Market Report.

[iii] U.S. Energy Information Administration (EIA). (2023). U.S. Energy Policy and Its Impact on Fossil Fuel Production.

[iv] Smith, J. (2021). The Impact of U.S. Presidential Elections on Global Oil Markets. Journal of Energy Economics, 45(2), 123-145.

[v] International Renewable Energy Agency (IRENA). (2022). Global Energy Transition and Its Impact on Fossil Fuels.

[vi] “Petrol arz endişesinin düşmesiyle geriledi”, Bloomberg, https://www.bloomberght.com/petrol-arz-endisesinin-dusmesiyle-geriledi-2362315, (Erişim Tarihi: 28.10.2024).

[vii] “Çin’den beklenen desteği bulamayan petrolde gözler Orta Doğu’da”, Bloomberg, https://www.bloomberght.com/cin-den-beklenen-destegi-bulamayan-petrolde-gozler-orta-dogu-da-2362246, (Erişim Tarihi: 28.10.2024).

[viii] “Petrolde jeopolitik gerginlik”, Bloomberg, https://www.bloomberght.com/petrolde-jeopolitik-gerginlik-2362402, (Erişim Tarihi: 28.10.2024).

Ömer Faruk PEKGÖZ
Ömer Faruk PEKGÖZ
Gazi Üniversitesi-Enerji Sistemleri Mühendisliği

Benzer İçerikler