Analiz

Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nde Göç Krizi

Avrupa Birliği’nin göç politikaları, artan sağ popülizm ve göçmen karşıtı söylemlerle daha da sertleşmektedir.
Göç, özellikle aşırı sağ partilerin seçimlerde kazandığı başarılarla yeniden ön plana çıkmıştır.
Özellikle aşırı sağın AB Parlamentosu ve Almanya’daki seçimlerde güç kazanması, göç konusundaki tartışmaları daha da keskinleştirmiştir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Liderler Zirvesi, Avrupa Birliği’nin (AB) en önemli karar alma mekanizmalarından biri olarak bilinmektedir. Bu zirvede üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları bir araya gelerek Avrupa’nın siyasi, ekonomik ve sosyal gündemini belirlemektedirler. Özellikle küresel sorunlar, güvenlik, ekonomi ve dış politika gibi konular bu toplantılarda ele alınmaktadır. 17 Ekim 2024 tarihinde Brüksel’de gerçekleşen son zirve, birliğin iç dinamikleri ve uluslararası ilişkiler bağlamında kritik bir dönemde gerçekleştirilmiştir. AB’nin geleceği, birliğin üyeleri arasındaki işbirliği ve dış dünyayla ilişkilerinde önemli görüşlerin alındığı bu zirvede, Avrupa’nın karşılaştığı zorluklara yönelik bir yol haritası çizilmektedir.

AB Liderler Zirvesi’nde göç konusu, liderlerin gündeminde en önemli başlıklardan biri olarak öne çıkmıştır. Göç, özellikle aşırı sağ partilerin seçimlerde kazandığı başarılarla yeniden ön plana çıkmıştır. AB ülkeleri, yasadışı göçmenlerin sınır dışı edilmesi konusunda daha katı politikalar benimsenmesi gerektiğini savunurken, bu politikaların hayata geçirilmesinin zaman alacağına da dikkat çekmişlerdir. Almanya, göçmen yasalarını sertleştirmiş ve sınır kontrollerini yeniden başlatmıştır. Polonya ve Finlandiya gibi ülkeler, Belarus ve Rusya’dan gelen göçmenleri hibrit savaş aracı olarak tanımlamış, AB’ye karşı bir silah olarak kullanmasına karşı ortak bir duruş talep etmişlerdir.[i] İtalya ise Arnavutluk’ta göçmen işleme merkezleri açarak yeni bir yaklaşım benimsemiştir. Göç meselesi, her ne kadar 2015 yılında yaşanan göç krizine kıyasla daha düşük rakamlarla seyretse de AB’nin 27 üyesi arasında oldukça hassas bir konu olmayı sürdürmüştür.

Göç politikaları, 2015 yılındaki göç krizine kıyasla daha da sertleştirilmiş ve “Kale Avrupa” adlı yeni yaklaşımlar benimsenmiştir.[ii] Polonya, İtalya ve Almanya gibi ülkeler, sınır kontrollerini artırmıştır. Özellikle aşırı sağın AB Parlamentosu ve Almanya’daki seçimlerde güç kazanması, göç konusundaki tartışmaları daha da keskinleştirmiştir. Göç Paktı’nın 2026 yılına kadar tam anlamıyla uygulanamayacak olması, AB’yi zor bir geçiş sürecine sokmuştur. Fransa gibi büyük ülkeler, kamuoyundaki tepkileri kontrol altına almak amacıyla sınır kontrollerini yeniden başlatmışlardır. Öte yandan, Avrupa Komisyonu’nun göçmenleri AB dışındaki “geri dönüş merkezlerine” göndermeyi öneren U-dönüşü niteliğindeki politikası, insan hakları ihlalleri ve yüksek maliyetler nedeniyle bazı ülkelerde ciddi eleştirilerle karşılanmıştır.[iii]

Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin “sığınmacı akışını sınırlandırma ve sığınmacıların geri dönüşlerini teşvik etme” çağrısı, bu sürecin zorlu ilerleyeceğini ve deneme yanılma yoluyla hareket edilebileceğini ima etmiştir. Ancak Hollanda’nın Afrikalı göçmenleri Uganda’ya gönderme planı,[iv] göç yönetiminin ne kadar karmaşık ve çok katmanlı olduğunu gözler önüne sermiştir. Buna karşı olarak da Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi aşırı sağcı liderler, Brüksel’deki bürokratları ve olumsuz ekonomik politikaları eleştirmiş, AB’deki şu anki mevcut düzenlemelere karşı sert söylemler kullanmışlardır.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, göç sistemini hızlandırma çağrısında bulunmuş ve İtalya’nın Arnavutluk’ta kurduğu dış göç merkezlerinin “yenilikçi” bir çözüm olduğunu savunmuştur. Polonya Başbakanı Donald Tusk ise Rusya ve Belarus’un göçmenleri AB’ye karşı bir kriz için kullandığını ileri sürerek sığınma hakkının askıya alınmasını talep etmiştir.[v]

Polonya’nın Belarus üzerinden gelen göçmenlere sığınma hakkını askıya alma talebi, AB’nin temel haklar şartına aykırı bir adım olarak yorumlanmış, zirvede bu konu gibi meselelerde yenilikçi çözümler bulma çabası daha geniş bir tartışmayı ateşlemiştir. Özellikle göçü durdurma çabalarının giderek daha radikal hale gelmesi, insan haklarıyla ilgili endişeleri de artırmıştır. Göçmenlere ihtiyaç duyan yaşlı Avrupa nüfusu ile göçmen akışını sınırlamaya çalışan siyasi baskılar arasındaki çelişki de dikkat çekmiştir. Dolayısıyla AB ülkeleri bu konuda derin bölünmeler yaşamaya devam etmiş ve zirveden somut bir karar çıkmamıştır.

Ayrıca zirve öncesinde Avrupa Parlamentosu’ndaki sağcı gruplardan biri olarak Patriots for Europe grubu da ilk kez bir araya gelerek göç konusunu masaya yatırmıştır. Toplantıda gruptaki liderler arasında yer alan Geert Wilders ve Viktor Orbán, Avrupa Birliği’nin göç politikalarını sert bir dille eleştirmiştir. Grubun başkanı Gerolf Annemans, mevcut göç anlaşmasının, seçimler öncesi üye devletlere dayatılmaya çalışıldığını ifade ederek bu anlaşmanın artık geçerliliğini yitirdiğini belirtmiştir.[vi] Annemans, yeni bir göç dönemi başlatmayı hedeflediklerini ve bu konunun Avrupa Konseyi gündeminde yer almasını beklediklerini söylemiştir. Görüşmenin en dikkat çekici noktalarından biri, sağcı grupların göç politikalarındaki tutumları ve bu tutumların Avrupa’nın geleceği üzerindeki olası etkileri olmuştur. Göçmen kabulü, iade süreçleri ve Avrupa’nın ortak politikalarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu süreçte sağcı partilerin etkisinin nasıl şekilleneceği ve bu durumun Avrupa’nın geleceği üzerinde nasıl bir iz bırakacağı merak konusudur.

Liderler Zirvesi, Avrupa’nın göç politikalarındaki derinleşen sorunları ve sağcı partilerin bu konudaki etkisini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Aşırı sağın yükselişi ve göçmen karşıtı söylemler, bu politikaların arkasındaki itici güç olmuştur. Liderler, göçmenlerin sınır dışı edilmesini hızlandırma ve sığınma başvurularını AB dışındaki ülkelerde işleme alma planlarını tartışmışlardır. Hollanda ve Danimarka başbakanları, Avrupa’daki değişen tutumları vurgulamışlardır.

AB düzeyinde tartışılan başlıca seçenekler, sorunun AB sınırları dışına taşınmasıdır. Bu, göçmenlerin başvurularını AB dışında değerlendirecek merkezler kurmak gibi yöntemleri içermektedir. İtalya’nın Arnavutluk’la yaptığı anlaşma gibi girişimler, AB genelinde uygulanabilir olarak düşünülse de bazı ülkeler bu tür merkezlerin insan hakları açısından yasal olup olmadığını sorgulamaktadır. Öte yandan da AB’nin yeni göç ve sığınma paktı yürürlüğe girmek üzere olmasına rağmen birçok ülke bu paktın yeterince sert olmadığını düşünmektedir. Polonya ve Macaristan gibi popülizmin yüksek olduğu ülkeler, bu anlaşmadan muaf tutulmayı talep etmişlerdir. AB’nin göç politikalarını sertleştirme ve geri dönüş oranlarını artırma hedefi var olsa da üye ülkeler arasında büyük farklılıklar ve ayrılıklar sürmektedir.

Sonuç olarak Avrupa Birliği’nin göç politikaları, artan sağ popülizm ve göçmen karşıtı söylemlerle daha da sertleşmektedir. Üye ülkeler arasındaki derin görüş ayrılıkları, ortak bir çözüm bulunmasını zorlaştırsa da sınır kontrollerinin artırılması ve göçmenlerin dış merkezlerde işlenmesi gibi radikal adımlar gündeme gelmiştir. Almanya, Polonya ve İtalya gibi ülkelerin tek taraflı önlemleri, AB’nin serbest dolaşım ilkesini tehdit ederken, bu politikaların insan hakları açısından nasıl sonuçlanacağı ise belirsizdir. AB’nin göç yönetimi konusunda daha sağlam bir sistem kurma arayışı devam ederken, kısa vadede ulusal çözümler baskın gelmeye devam edecektir.


[i] Jan Strupczewski, “EU leaders focus on migration, Poland points to its ‘weaponisation’”, Reuters, https://www.reuters.com/world/europe/eu-leaders-focus-migration-poland-point-its-weaponisation-2024-10-17/, (Erişim Tarihi: 17.10.2024).

[ii] Raf Casert And Mıke Corder, “The EU thought it had a new migration plan. But many leaders say it may be too little, too late”, AP News, https://apnews.com/article/eu-migration-summit-poland-italy-asylum-border-1990ce969d18584c3b210d614a233a74, (Erişim Tarihi: 17.10.2024).

[iii] Aynı yer.

[iv] Jon Henley, “Why immigration is back on the European Union’s agenda”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2024/oct/17/why-immigration-back-european-union-agenda-far-right, (Erişim Tarihi: 17.10.2024).

[v] Aynı yer.

[vi] Amandine Hess, “Radical, populist, extreme, nationalist: How should we be talking about the far right?”, Euronews, https://www.euronews.com/my-europe/2024/10/17/radical-populist-extreme-nationalist-how-should-we-be-talking-about-the-fa-right, (Erişim Tarihi: 17.10.2024).

Sena BİRİNCİ
Sena BİRİNCİ
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

Benzer İçerikler