Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) kurduğu Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu’nun sunduğu Ortak Türk Alfabesi önerisinin 9-11 Eylül 2024 tarihlerinde Bakü’de kabul edilmesi hem kültürel hem de diplomatik anlamda büyük bir adım olarak değerlendirilmiştir.[i] Bu gelişme, sadece dilsel ve kültürel birliği sağlamayı değil, aynı zamanda Türk Dünyası’nın uluslararası arenada birleşik bir güç olarak hareket etmesini de hedeflemiştir.
Türk devletleri arasındaki ortak alfabe projesi, yalnızca bir dil birliği yaratmakla kalmayıp bu devletlerin diplomasi, ekonomi, ticaret ve stratejik işbirliklerini derinleştirme potansiyeli taşımıştır. Yumuşak güç stratejisi çerçevesinde bu hamle Türk Dünyası’nın kültürel nüfuzunu artıracak bir araç olarak kabul edilebilir.
Ortak alfabe vurgusu, ilk kez 3 Kasım 2021 tarihinde TDT Devlet Başkanları Konseyi 10. Zirvesi’nde yapılmıştır. Devamında ortak alfabe için oluşturulan Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu’nun ilk toplantısı, Türk Dil Kurumu ve Uluslararası Türk Akademisi işbirliğinde TDT uhdesinde 28-29 Mayıs 2023 tarihlerinde Kazakistan’ın başkenti Astana’da gerçeklemiştir. İkinci toplantı ise 6-7 Mayıs 2024 tarihlerinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de icra edilmiştir. Nitekim son güncel olarak üçüncü toplantısı, 9-11 Eylül 2024 tarihlerinde düzenlenmiş komisyonun görüşmesinde 34 harften oluşan Ortak Türk Alfabesi önerisi üzerine uzlaştığı basına yansımıştır.[ii]
Uluslararası sistemde TDT’nn bu hamlesi, Avrasya’nın jeopolitik yapısına doğrudan etki edebilecek bir gelişme olarak öne çıkmıştır. TDT, Türk Dünyası’nın dilsel ve kültürel mirasını koruma ve geliştirme amacına yönelik önemli adımlar atarken bu süreçte devletler arası diplomatik ve stratejik işbirliklerini de pekiştirme hedefinde olmuştur. Dil birliği, Türk devletlerinin diplomatik yazışmalarında ve uluslararası toplantılarda daha uyumlu hareket etmesini sağlayacak ve bu da TDT’nin uluslararası sistemde daha güçlü bir aktör olmasına katkıda bulunabilme potansiyelini taşımaktadır.
Aynı zamanda “Orta Asya-2040” ve “TDT-2040” vizyonları bağlamında Ortak Türk Alfabesi projesi, bölgesel entegrasyonun stratejik bir unsuru olarak değerlendirilebilir. Dil birliği, diplomasi ve ticarette hız ve etkinliği artırarak ekonomik işbirliğinde önemli yüzdelerle bir büyüme potansiyeli yaratabilir.
Ortak Türk Alfabesi projesi, Türk devletlerinin stratejik ve jeopolitik gücünü artırma potansiyeline sahiptir. Türk devletleri, Avrasya’nın merkezinde yer alarak önemli bir jeostratejik konumda bulunmaktadır. Özellikle Modern İpek Yolu ve Uluslararası Kuzey Güney Ulaştırma Koridoru (INSTC) gibi projelerde kritik bir role sahip olan Türk Dünyası, bu projede dil birliği sağlamasıyla ticaret, ulaşım ve diplomatik süreçlerde daha etkin bir hale gelebilme ihtimalini barındırmaktadır. Bu, sadece ekonomik bağların güçlenmesini değil, aynı zamanda kültürel ve stratejik işbirliklerinin de artmasını sağlayabilir. Ortak alfabe, bu projelerdeki iletişimi kolaylaştırarak Türk devletlerinin ortak stratejiler geliştirmesine olanak tanıyabilir.
Ortak Türk Alfabesi projesi, İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarının somut bir yansıması olarak uzun vadede Türk Dünyası’nda kültürel diplomasi temelli bir ortak kimlik inşasını hedefleyen idealist bir girişimdir. Ancak kısa vadede bu adım daha çok stratejik ve jeopolitik çıkarlar doğrultusunda atılmış bir hamle olarak değerlendirilebilir. Türk devletleri arasındaki dilsel uyum, uluslararası arenada ortak hareket etme kabiliyetini güçlendirecek ve bu ülkelerin diplomatik ve ekonomik işbirliklerini derinleştirerek bölgesel ve küresel düzeyde daha etkili bir aktör olmalarını sağlayacaktır.
Bu süreç, kısa vadede stratejik gücü artıran bir unsur olarak öne çıksa da uzun vadede Türk Dünyası’nın ortak kültürel kimliğini pekiştiren ve yumuşak güç kapasitesini yükselten bir girişim olarak öne çıkmaktadır. Yumuşak güç çerçevesinde Ortak Türk Alfabesi’nin kültürel diplomasi üzerindeki etkisi büyük olacak, Türk devletleri arasında kültürel bağları güçlendirip uluslararası arenada birleşik bir kültürel güç olarak hareket etmelerini sağlayacaktır. Bu durum, Türk Dünyası’nın kültürel nüfuzunu artırarak uluslararası platformlarda daha etkili bir diplomatik güce dönüşmesine katkı sağlayacağı öngörülmektedir. Nitekim ortak alfabenin uzlaşma yapıldığı toplantı sonucunda Türk Akademisi tarafından bu konudaki hususlara dair: “Birleşik bir Türk alfabesinin geliştirilmesi, Türk toplumlarının arasında karşılıklı anlayış ve iş birliğini teşvik edip aynı zamanda dil miraslarını da koruyacaktır” ifadesinde bulunmuştur.[iii]
Batı’da, özellikle Avrupa Birliği (AB) nezdinde, Türk devletlerinin Latin alfabesine geçişinin “Batı ile entegrasyon çabası” olarak görebilme olasılığı yüksektir. Batı’nın genel olarak bu sürece olumlu bakması beklenebilir. Zira Türk Dünyası’nın Latin alfabesini benimsemesi, bu ülkelerin Batı’yla olan stratejik ve ticari ilişkilerini geliştirmeye yönelik bir adım olarak görülecektir. Ancak Batı’daki bazı kesimler, Türk devletlerinin kendi içlerinde güçlenmesi ve bağımsızlık arayışlarının Batı’nın çıkarlarına aykırı olabileceğini savunacağı öngörülebilir. Özellikle Macaristan’ın TDT içindeki rolünün Batı’daki bu tartışmaların merkezinde yer alacağı tahmin edilmektedir. Macaristan, AB’den farklı olarak Türk devletleriyle derin kültürel bağlar kurmayı hedeflemektedir ve bu durum, Batı’da farklı tepkilere yol açabilir.
Rusya açısından Ortak Türk Alfabesi projesi stratejik bir tehdit olarak algılanabilir. Sovyet döneminde Türk halklarına dayatılan Kiril alfabesi, Rus kültürel etkisinin bir simgesiydi. Kazakistan ve Kırgızistan’ın Latin alfabesine geçişi, Rusya’nın kültürel ve siyasî nüfuzunu zayıflatabilir. Moskova’nın Türk devletlerine karşı daha agresif bir diplomasi izleyebileceği öne sürülse de bu adımlar sınırlı kalabilir. Bununla birlikte bölgenin “Orta Asya–2040”[iv] vizyonu çerçevesinde Batı ve özellikle ABD hegemonyasına karşı TDT’nin kültürel ve stratejik yükselişi, Rusya için daha kabul edilebilir görülebilir. Ancak bazı politik analizciler, bu durumun Rusya’nın Avrasya Ekonomik Birliği ve Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü gibi projelerdeki etkisini zayıflatabileceğini savunmaktadır.
Çin, Orta Asya’daki ekonomik ve stratejik çıkarlarını koruma amacıyla bu gelişmeleri yakından izleyeceği şüphesizdir. Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde Orta Asya’da etkisini artıran Çin, Türk Dünyası’nın Batı ile daha fazla entegrasyon sağlamasını kendi ekonomik çıkarlarına bir tehdit olarak görebilir. Ancak Çin, bu sürece doğrudan bir tepki vermek yerine ekonomik ve ticari işbirlikleri aracılığıyla Türk devletleri üzerindeki nüfuzunu koruma yoluna gidebilir.
Orta Asya ile Orta Doğu, Kafkasya ve Anadolu’ya açılan kapı olarak görülen İran, özellikle Türk devletlerinin bazılarıyla olan ilişkilerinde, Türk devletlerinin birleşik bir güç haline gelmesinden rahatsız olabilir. Türk Dünyası’nın Latin alfabesi üzerinden kültürel ve dilsel birliği, İran’ın bölgedeki etki alanını zayıflatabilir. İran, Türk devletlerinin Batı’yla entegrasyonuna karşı durabilir ve bu sürecin kendi stratejik çıkarlarına zarar vereceğini düşünebilir.
Okyanusların ötesinde fakat direkt veya dolaylı olarak bölgede bulunmaya çalışan ABD, Orta Asya’daki stratejik varlığını güçlendirmek için uzun süredir C5+1 girişimi aracılığıyla bu bölgedeki devletlerle yakın ilişkiler geliştirmeye çalışmaktadır.[v] C5+1, ABD’nin Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan ile ekonomik ve güvenlik alanlarında işbirliğini geliştirmeye yönelik bir platformdur. Ortak Türk Alfabesi projesi, ABD’nin bu girişimlerini doğrudan etkileme potansiyeline sahiptir. Türk Dünyası’nın kendi iç dinamikleri üzerinden birleşmesi, ABD’nin bölgedeki etkisini belirli seviyede sınırlayacağı öngörülmektedir. Türk devletlerinin Batı’yla daha fazla entegrasyon sağlaması, ABD’nin Rusya’ya karşı bölgedeki denge politikalarını destekleyebilir. Ancak bu süreç, Türk Dünyası’nın Batı’nın dışında daha bağımsız hareket etme eğiliminde olmasına da yol açabilir. C5+1 girişimi, ABD’nin Orta Asya üzerindeki etkisini artırmak için bir fırsat olarak görülse de bu gelişmenin sonucunda Türk devletlerinin ABD ile olan işbirliği daha karmaşık hale gelebilir ve ABD’nin bölgedeki nüfuzunun sınırlı kalmasına neden olabilir.
Tüm bunların yanı sıra TDT’nin bu hamlesi uluslararası ilişkiler kuramları bağlamında realizm ve idealizm çerçevesinde de değerlendirilmesi gerekmektedir. Realizm çerçevesinde Ortak Türk Alfabesi projesi, uluslararası ilişkilerde güç dengesini değiştirebilecek stratejik bir adım olarak değerlendirilmektedir. Realizm teorisine göre devletler, uluslararası sistemde güvenliklerini sağlama ve çıkarlarını koruma arayışındadır. Bu bağlamda Türk devletlerinin kültürel birliğini sağlaması, onların bağımsızlıklarını güçlendirme, dış tehditlere karşı daha birleşik bir cephe oluşturma ve kendi bölgesel etkilerini artırma çabası olarak görülebilir.
Realizm, güç dengesi ve güvenlik üzerine kurulu bir yaklaşımdır. Bu nedenle Ortak Türk Alfabesi’nin TDT üyesi devletlere sağladığı stratejik avantajlar oldukça önemli olacaktır. Bu proje, devletlerin aynı zamanda daha uyumlu bir dış politika izlemelerine de katkı sunacağı öngörülmektedir. Türk devletleri, dilsel birliği güçlendirerek diplomatik sahada daha etkili bir güç olabilirler. Bu durum, Rusya ve Çin gibi büyük güçlerin Türk Dünyası’ndaki etkisini sınırlandırırken Türk devletlerinin kendi stratejik çıkarlarını daha bağımsız bir şekilde sürdürmelerine olanak tanır.
İdealizm çerçevesinde ise Ortak Türk Alfabesi projesi, Türk Dünyası’nın barışçıl işbirliği ve kültürel diplomasi yoluyla uluslararası arenada daha birleşik bir güç olmasını amaçlayan bir adım olarak değerlendirilebilir. İdealist bakış açısına göre, uluslararası ilişkilerde kültürel ve diplomatik işbirlikleri, devletler arasındaki çatışmaları azaltan ve barışı teşvik eden araçlar olarak kabul edilir. Bu açıdan bakıldığında Türk devletlerinin ortak bir alfabe üzerinden dilsel birlik sağlaması, onların uluslararası işbirliğini derinleştirme ve barışçıl bir şekilde ortak stratejiler geliştirme çabasını yansıtır.
Ortak alfabe, Türk Dünyası’nda kültürel mirasın korunmasına ve güçlendirilmesine olanak tanıyacaktır. Bu, devletlerin kendi içlerinde daha güçlü bir kültürel bağ kurmalarına ve aynı zamanda küresel diplomasi sahasında daha etkili bir güç olarak yer almalarına katkıda bulunacaktır.
Realizm ve idealizm çerçevesinde bakıldığında Ortak Türk Alfabesi projesi, Türk Dünyası’nın uluslararası ilişkilerde daha güçlü ve etkili bir aktör olma çabası olarak değerlendirilmektedir. Realist yaklaşımla bu adım, büyük güçlerin stratejik çıkarlarına meydan okuyan bir gelişme olarak kabul edilirken; idealist bakış açısıyla bu hamle, barışçıl işbirliklerinin artırılmasına ve bölgesel işbirliğinin teşvik edilmesine olanak tanıyacaktır. Sonuç olarak bu proje, TDT’nin sadece kültürel birliği değil, aynı zamanda stratejik ve diplomatik gücünü de artırmayı hedefleyen çok yönlü bir adım olarak öne çıkmaktadır.
[i] “Turkic States Reach Agreement on Common 34-Letter Alphabet”, Report, https://report.az/en/cultural-policy/turkic-states-reach-agreement-on-common-34-letter-alphabet/, (Erişim Tarihi: 12.09.2024).
[ii] “Turkic World Common Alphabet Commission Completes Joint Work”, AKIpress, https://akipress.com/news:795324:Turkic_World_Common_Alphabet_Commission_completes_joint_work/, (Erişim Tarihi: 12.09.2024).
[iii] “Strany Tyurkskogo Mira Soglasovali Yedinyy Alfavit na Osnove Latinitsy”, Tengri News, https://tengrinews.kz/kazakhstan_news/stranyi-tyurkskogo-mira-soglasovali-edinyiy-alfavit-osnove-547729/, (Erişim Tarihi: 12.09.2024).
[iv] Saniya Sakenova, “Tokayev Outlines Central Asia’s Vision for Regional Cooperation and Growth”, Astana Times, https://astanatimes.com/2024/08/tokayev-outlines-central-asias-vision-for-regional-cooperation-and-growth/, (Erişim Tarihi: 12.09.2024).
[v] “C5+1 Leaders’ Joint Statement”, The White House, https://www.whitehouse.gov/briefing-room/statements-releases/2023/09/21/c51-leaders-joint-statement/, (Erişim Tarihi: 12.09.2024).