Röportaj

Uluslararası Güvenlik ve Strateji Merkezi (CISS) Araştırmacısı Sun Chenghao: “ABD, Asya-Pasifik Bölgesindeki Müttefiklerine Özerklik Tanımaya Meyilli Değildir.”

ABD’nin öncelikle Asya-Pasifik bölgesindeki deneyimlerin ve kalkınma modellerinin farkına varması gerektiğine inanıyorum.
Biden yönetimi ayrıca Asya-Pasifik bölgesindeki müttefiklerini veya ortaklarını desteklemek için bir ekonomik dayanağa ihtiyaç duyduklarını da tespit etti.
Müttefiklerin özerkliğe sahip olması durumunda ABD, onların kendi stratejik yörüngesinden sapabileceklerinden de endişe etmektedir.

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Asya-Pasifik bölgesi, küresel ticaret ve stratejik çıkarlar için bir merkez görevi gören muazzam bir jeopolitik öneme sahiptir. Çin gibi ülkelerin yükselen imajı ve Güneydoğu Asya’daki birçok ülkenin hızlı ekonomik büyümesi göz önüne alındığında, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) bu bölgedeki stratejisinin bölgesel istikrar ve güvenlik açısından önemli sonuçları vardır.

Bu bağlamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), ABD’nin Asya-Pasifik’teki stratejik yaklaşımını değerlendirmek üzere Tsinghua Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Strateji Merkezi’nden Araştırmacı Sun Chenghao’nun görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

1. ABD, Asya’da güçler dengesini sağlayabilmek için nasıl bir ittifak sistemi/strateji izlemektedir?

Çinli bilginler olarak biz, uzun süredir ABD’nin Asya-Pasifik’te farklı ülkelerle ikili ittifaklar yoluyla bölgede kapsamlı bir ittifak oluşturduğu merkez-konuş ittifak sistemi modelini benimsediğine inanıyorduk. Örneğin ABD; Japonya, Güney Kore ve Filipinler gibi müttefiklerle yakın ikili askeri ilişkiler sürdürürken, bu müttefikler arasındaki işbirliği nispeten gevşektir ve ABD merkezdedir. Buradaki gevşeklik, bu müttefikler ile ABD arasında değil, bu müttefikler arasındaki işbirliğine atıfta bulunmaktadır.

Ancak son yıllarda, özellikle Trump yönetiminden mevcut Biden yönetimine geçiş döneminde, Asya-Pasifik bölgesindeki ABD ittifak sisteminin yapısında bazı değişiklikler olduğuna inanıyorum. Daha önce net olan merkez ve konuş modelinden daha konu odaklı bir ittifaka geçiş yapmıştır veya henüz daha net bir yeni model bulamamıştır. Bu nedenle, ittifak çoğunlukla belirli konuların etkisiyle yönlendirilen çeşitli aktörleri içermektedir. Sonuç olarak çoğu Çinli bilginler, bu modeli yalnızca bir ittifak sistemi olarak tanımlamak yerine, bir ittifak ve ortaklık sistemi olarak adlandırmayı tercih etmektedirler.

Örneğin, askeri güvenlik konularını ele alırken, Kore Yarımadası’ndaki zorluklara ortak bir şekilde yanıt vermek için Biden yönetimi, 2023 yılında ABD, Japonya ve Güney Kore arasında üçlü bir zirve düzenledi ve ABD, Japonya ve Güney Kore arasındaki üçlü ittifak gelecekte de yavaş yavaş şekillenecek. Biden yönetiminin daha güçlü bir üçlü ittifak oluşturmak amacıyla Japonya ile Güney Kore arasında arabuluculuk yapmaya çalıştığını düşünüyorum. Özellikle Japonya ile Güney Kore arasındaki tarihi anlaşmazlıklar ve toprak anlaşmazlıkları dikkate alındığında Biden yönetiminin bu konuyu çözmeye çalıştığı görülüyor.

Biden yönetimi ayrıca Asya-Pasifik bölgesindeki müttefiklerini veya ortaklarını desteklemek için bir ekonomik dayanağa ihtiyaç duyduklarını da tespit etti. Zira bu bölgede Çin’den askeri açıdan daha güçlü olsalar da ekonomik ve ticari konularda bölgesel ülkelerin daha çok Çin’i desteklemeye meyilli olduklarına inanıyorlar. Bu da onları Asya-Pasifik bölgesindeki müttefiklerini ve ortaklarını desteklemek için bir ekonomik dayanak bulma ihtiyacında bırakıyor. Tedarik zincirleri veya daha geniş ekonomik ve ticari konular açısından Biden yönetimi, ABD’nin fiili olarak ittifakı olmayan Hindistan gibi partner ülkeleri de kapsadığı için basit bir ittifak olarak görülmeyen Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesi’ni (IPEF) destekledi. Dolayısıyla ABD’nin bölgedeki ittifak sistemi ve stratejisi artık eskisi kadar net değil. Bazı gri alanları var ve müttefikler ve ortaklar arasında işlevsel işbirliği var. Bu da ittifak ve ortaklık sistemi biçiminin konu odaklı olmasına neden oluyor. Bu konu odaklı ittifak ve ortaklık sistemi daha esnek olacak, ancak sonuç olarak kesinlik ve uyum azalabilir.

2.  ABD, müttefiklerinin özerkliğini garanti etmek ve müttefik kararlarını şekillendirmek için etki sağlamak arasında nasıl bir denge kurmalıdır?

Ben şahsen ABD’nin müttefiklerinin özerkliğine çok fazla vurgu yapmadığına ve hatta iki nedenden dolayı onların sınırlı özerkliğe sahip olmasını tercih ettiğine inanıyorum:

Birincisi, Amerika’nın Asya-Pasifik bölgesindeki birçok müttefiki yeterli özerkliğe sahip değil. Japonya, Güney Kore ve Filipinler gibi ülkelerin hepsi bu sorunla karşı karşıya. Örneğin, Japonya ve Güney Kore, askeri destek açısından ABD’ye ağır şekilde bağımlıdır. Japonya uzun süredir normal bir askeri güç olmayı arzulasa da II. Dünya Savaşı sonrası sınırlamalar nedeniyle kısıtlanmış durumda kalmaktadır. Güney Kore, Kuzey Kore’den tehdit algılamaktadır ve güvenliğini sağlamak için ABD’ye güvenmektedir. Filipinler ise Güney Çin Denizi’ndeki Çin’in eylemleriyle başa çıkmak için ABD’nin yardımına ihtiyaç duyduğuna inanmaktadır. Filipinler, ABD’nin askeri müttefiki olduğu için ABD ve Filipinler arasında koordinasyon olduğuna inanıyorum. Eğer Filipinler’in Çin’le doğrudan bir askeri çatışması olursa, ittifak taahhüdü nedeniyle ABD çatışmanın içine sürüklenecektir. Bu ülkeler temel güvenlik konularında bağımsızlıklarını kullanamazlarsa, özerklikleri büyük ölçüde azalır.

İkinci olarak, ABD, Asya-Pasifik bölgesindeki müttefiklerine özerklik tanımaya meyilli değildir. Bir yandan ABD ve müttefikleri arasında geleneksel bir ittifak güvenlik çıkmazı varlığını sürdürmektedir. ABD, müttefiklerinin tehditler veya baskılar karşısında yanlış politika kararları alabileceğinden endişe duymaktadır ve çatışma ortaya çıkarsa, bu durumun ABD’yi gereksiz bir felakete sürükleyebileceğinden korkmaktadır. Bu nedenle ABD, müttefiklerinin özerkliğini sınırlayarak böyle bir senaryoyu engellemeye çalışmalıdır.

Öte yandan ABD, yüksek kaliteli kaynaklarını Asya-Pasifik bölgesine yönlendirerek Hint-Pasifik stratejisini aktif olarak uygulamaktadır. Bu bağlamda ABD, Asya-Pasifik bölgesinin güvenliğine ve ekonomik kalkınmasına öncülük etmeyi umut etmekte ve müttefiklerinden Washington lehine politikalar uygulayarak Hint-Pasifik stratejisine katkıda bulunmalarını beklemektedir. Müttefiklerin özerkliğe sahip olması durumunda ABD, onların kendi stratejik yörüngesinden sapabileceklerinden de endişe etmektedir.

3. ABD stratejik çıkarları, bölgesel istikrar zorunluluklarını ve gelişen jeopolitik dinamikleri etkili bir şekilde dengelemek için Asya-Pasifik bölgesindeki askeri varlığını ne ölçüde ayarlamalıdır?

ABD’nin öncelikle Asya-Pasifik bölgesindeki deneyimlerin ve kalkınma modellerinin farkına varması gerektiğine inanıyorum. Asya-Pasifik bölgesinin son birkaç on yıldaki gelişimi ve refahı, herhangi bir ülkenin askeri gücüne, özellikle de herhangi bir bölgesel süper gücün düzeni korumasına dayanmamıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemden Soğuk Savaş dönemine kadar Asya-Pasifik bölgesi çoğu zaman çatışma ve karşıtlığın ön saflarında yer almış ve savaşın gölgesinde kalmıştır. Asya-Pasifik bölgesinin halkları ayrıca savaşlardan ve sömürgecilikten büyük acılar çekmiştir ve tüm bunlar bölge için acı verici tarihsel derslerdir. Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından Asya-Pasifik bölgesindeki ülkeler, barış ve kalkınma temasına dayalı olarak sürekli işbirliği arayışına girmiş, bölgede sürdürülebilirliği ve hızlı ekonomik büyümeyi teşvik ederek, onu küresel ekonominin en dinamik bölgesi haline getirmişlerdir.

ABD, bu bölgenin büyük güçlerin rekabeti için bir savaş alanı haline gelemeyeceğini ve herhangi bir askeri çatışmanın meydana gelmemesi gerektiğini kabul etmelidir. İşbirliği ve kalkınma gündemine ortaklaşa bağlı kalmak çok önemlidir. Bu varsayım altında ABD’nin kendisinin ve müttefiklerinin güvenliğini sağlaması ihtiyacını anlayabiliriz. Ancak Hint-Pasifik stratejisi basitçe askeri kaynakların bölgeye aktarılması olarak yorumlanmamalıdır. Aksi takdirde bu durum yalnızca bölge ülkeleri arasında paniğe neden olacak, güvenlik ikilemlerini daha da kötüleştirecek ve bölgesel çatışmaları kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüştürecektir. Örneğin ASEAN ülkeleri askeri alanda o kadar da güçlü değillerdir. Avrupa Birliği gibi ekonomik ve siyasi işbirlikleri yapmaya çalışmaktadırlar. Bu nedenle ABD’nin bölgesel çatışmayı kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüştürme konusunda endişelenmesi gerektiğine inanıyorum. ABD’nin mantığı, Çin’in büyük bir güç haline gelmekte olduğu ve diğer bölgesel ülkelere yönelik sözde zorlayıcı eylemler aldığıdır ve bu da çatışmalara neden olacaktır. Ancak ABD’nin daha fazla askeri güçle geri dönmesi, bu bölgede kimsenin kendini güvende hissetmeyeceğinden olası bölgesel çatışmaları kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüştürecektir.

Dahası, Hint-Pasifik stratejisinin ABD tarafından başarılı bir şekilde uygulanması, başarılı bir Çin stratejisinden ayrı düşünülemez. ABD başarılı bir Hint-Pasifik stratejisi olmasını istiyorsa, bölgede var olan Çin’i dikkate alarak başarılı bir Çin stratejisine sahip olmalıdır. Dolayısıyla, Çin’i stratejik bir rakip olarak görmek ve askeri güvenlik alanında Çin üzerindeki baskıyı artırmak, sadece iki ülke arasındaki ilişkileri ve bölgesel dinamikleri daha istikrarsız hale getirecektir. Buna göre, bu yaklaşımın Amerika’nın bölgedeki stratejik çıkarlarıyla uyumlu olmadığına inanıyorum.

Sun Chenghao
Dr. SUN Chenghao, Tsinghua Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Strateji Merkezi’nde (CISS) araştırmacı ve ABD-Avrupa Programı’nın Başkanı’dır. Araştırma ilgi alanları arasında ABD’nin iç ve dış politikası, Çin-Amerika ilişkileri, transatlantik ilişkiler, yapay zeka ve uluslararası güvenlik bulunmaktadır. Tsinghua Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nde Transatlantik İlişkiler üzerine yüksek lisans düzeyinde dersler vermektedir. Dr. Sun, onlarca rapor ve kitabın ortak yazarıdır. En son kitaplarından biri olan “Profound Changes Unseen in a Century and the U.S.-Europe Alliance”, 2023 yılında Popular Science Press tarafından yayımlanmıştır ve “The Gravity of Power in the White House: The National Security Council (1947-2019)” adlı kitabı 2020 yılında Current Affairs Press tarafından yayımlanmıştır. Çalışmaları ayrıca Contemporary Asia-Pacific Studies, The Chinese Journal of American Studies, China International Studies, International Forum, and Northeast Asia Forum gibi dergilerde de yayımlanmıştır. Ayrıca, Çin’deki Weibo platformunda yaklaşık 730.000 takipçisi ile sosyal medya fenomenidir.
Ezgi KÖKLEN
Ezgi KÖKLEN
Ezgi Köklen, 2023 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampüsü Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden “Role of the Belt and Road Initiative in China’s Middle East Policy” bitirme projesiyle yüksek şeref öğrencisi olarak mezun olmuştur. Mezun olmadan önce bir dönem Güney Kore’de Myongji Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Diplomasi Bölümü’nde değişim öğrencisi olarak eğitim almıştır. Mezun olduktan sonra yüksek lisans eğitimini almak için Çin’e gitmiştir. Şu anda Tsinghua Üniversitesi’nde Çin Siyaseti, Dış Politikası ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisans eğitimine devam eden Ezgi’nin ilgi alanlarını Doğu Asya güvenliği, Çin dış politikası ve Kuşak ve Yol Projesi kapsamında bölgesel işbirlikleri oluşturmaktadır. Ezgi, ileri derece İngilizce, orta seviye Korece ve başlangıç seviyesinde Çince bilmektedir.

Röportaj

Dongseo Üniversitesi, Doç. Dr. Chris Monday: “Marco Polo Okurlarının Bildiği Gibi, Moskova Bir Durgun Su İken, Semerkant Bir Uygarlık Merkeziydi.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi, Kuzey Koridoru Projesi'nin önemini ve Rusya ile Çin'in...

Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, Araş. Gör. Dastan Bekmuratov: “Çin, Yenilenebilir Enerji Teknolojileri Alanında Öncü Bir Konuma Yükselmiştir.”

Çin, Kuşak ve Yol Girişimi (KYG) çerçevesinde yenilenebilir enerji yatırımlarına hızla devam etmektedir. Özellikle...

Woxsen Üniversitesi, Dr. Öğr. Üyesi Afaq Ahmad: “AB’nin Yapay Zekâ Yasası, Uluslararası İşbirliği ve Ortaklıklar İçin de Bir Fırsat Sunmaktadır.”

Avrupa Birliği’nin (AB) 2021 yılında sunduğu Yapay Zekâ (AI) Yasası, küresel yapay zekâ kullanımını düzenleme...