İsveç, NATO’ya katılma teklifinin 26 Şubat 2024 tarihinde Macaristan Parlamentosu tarafından onaylanmasıyla önemli bir kilometre taşına ulaşmıştır. Bu karar, yaklaşık iki yıllık gayretli müzakerelerin doruk noktasını işaret etmekte ve İsveç’in jeopolitik duruşunda önemli bir ana tekabül etmektedir. Bu adım, yalnızca İsveç’in ittifaka resmi olarak katılmasının önünü açmakla kalmamakta, aynı zamanda gelişen küresel dinamikler karşısında stratejik uyumu konusunda da net bir mesaj göndermektedir.
Bu gelişme, 2022 yılı Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından bölgedeki artan gerilimlerin ortasında gelmiş ve Finlandiya’nın bir önceki yılki benzer kararının ardından İsveç’i NATO üyeliği arayan ikinci İskandinav ülkesi olarak konumlandırmıştır. Bunu yaparken İsveç’in hamlesi, sınırlarının ötesine uzanan, özellikle Rusya’yla ilişkileri etkileyen ve İskandinav-Baltık bölgesinin daha geniş güvenlik ortamını şekillendiren sonuçlarla belirleyici bir jeopolitik değişim olarak yankılanmaktadır.
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, ülkesinin Avrupa’nın kilit kararları üzerindeki veto yetkisini ulusal çıkarlarını ilerletme adına bir fırsat olarak görmüştür. Durumun aciliyetine rağmen Parlamento’da önemli bir çoğunluğa sahip olan Orban’ın Fidesz Partisi, Ukrayna’daki çatışmanın ortasında bile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yakın bir ilişki sürdürmüştür. Bu samimi ilişki, Orban’ın Macaristan için somut kazançlar arama eğilimiyle birleştiğinde İsveç’in NATO üyeliği 19 ay gecikmiştir. Orban’ın stratejisi, yalnızca İsveç’in NATO hedefini durdurmada değil, aynı zamanda Ukrayna’yı desteklemeyi amaçlayan önemli bir Avrupa Birliği mali paketine muhalefetinde de belirginleşmiştir. Macaristan’ın eylemleri, ittifaka bağlılığı hakkında soru işaretlerine yol açarken, NATO’nun toplu savunma çabalarının uyumunu ve etkinliğini sağlamak, transatlantik toplum için acil bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir.
Macaristan’ın getirdiği zorluklara rağmen İsveç’in ittifaka katılması, toplu savunma çabalarının desteklenmesine önemli katkılar sunmaktadır. Yeni bir üye olarak İsveç, NATO’nun bölgedeki deniz ve hava savunma yeteneklerini artıran gelişmiş denizaltılar ve savaş uçakları da dahil olmak üzere önemli askeri yetenekler getirmektedir. Stockholm’ün NATO’ya bağlılığı, retoriğin ötesine uzanmaktadır. Zira İsveç, somut eylemlerle ittifakın yeteneklerini güçlendirmeye olan bağlılığını göstermektedir. Örneğin Rusya’nın 2022 yılı Şubat ayında Ukrayna’ya saldırısının ardından İsveç, 2023 yılı için öngörülen askeri harcamalarını Gayri Safi Yurt İçi Hasılası’nın yüzde ikisine çıkarma sözü vermiştir. Özellikle İsveç’in savunma yatırımlarına yönelik proaktif yaklaşımının, 2024 yılında yüzde iki barajını aşmasıyla devam etmesi beklenmektedir. Oldukça büyük bir yedek asker sayısı da dahil olmak üzere yaklaşık 50 bin askerden oluşan birleşik bir kuvvetle İsveç’in askeri hazırlığı zorlu ve çeşitli operasyonel senaryolara uyarlanabilir.[1]
NATO’nun bölgedeki kontrolünü sağlamlaştırması ve jeopolitik manzarayı yeniden şekillendirmesiyle Baltık Denizi stratejik öneme sahip bir odak noktası haline gelmiştir. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’yla daha yakın bir uyum içinde olmasıyla ittifakın Baltık Denizi’ndeki varlığı önemli ölçüde genişleyerek bölgesel dinamiklerde kayda değer bir değişime işaret etmiştir. Bu değişim, sadece NATO’nun doğu kanadındaki savunma duruşunu güçlendirmekle kalmamakta, aynı zamanda St. Petersburg yakınlarındaki ve Kaliningrad’daki Rus üslerinin yakınlığı göz önüne alındığında, Rus Donanması için stratejik bir baskı da oluşturmaktadır.
NATO’nun etkisi, Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki varlığını stratejik olarak genişlettiği için Baltık Denizi’nin ötesine uzanmaktadır. İskandinav ülkelerinin NATO’ya katılmasıyla birlikte ittifakın yetenekleri ve Kuzey Kutbu’ndaki etkisi güçlenmiş, kilit stratejik noktalar üzerinde kontrol sağlama yeteneği artmış ve potansiyel olarak Rusya’nın geleneksel etki alanına müdahil olmuştur.
Kuzey Kutup bölgesi önemli ekonomik, çevresel ve jeopolitik öneme sahiptir. Geniş doğal kaynak rezervleri, stratejik ulaşım yolları, küresel iklim değişikliğindeki rolü ve artan askeri önemi, onu uluslararası işbirliği ve stratejik katılım için bir odak noktası haline getirmektedir. Bu nedenle NATO’nun Kuzey Kutbu’ndaki genişleyen varlığı, Rusya’nın bölgedeki konumu açısından daha zorlu bir konjonktür arz etmektedir.
İsveç’in NATO’ya katılma kararına ilişkin Moskova, olası karşı önlemler konusunda uyarılar yayınlamıştır.[2] Kremlin, İsveç’in NATO’yla uyumunu, özellikle Baltık Denizi bölgesindeki stratejik çıkarlarına ve bölgesel etkisine yönelik bir tehdit olarak algılamaktadır. Buna ek olarak hem İsveç hem de Finlandiya, NATO üyeliğini sürdürme kararlarının ardından artan Rus müdahalesi ve melez saldırı riski konusunda uyarmıştır.
Stockholm’ün NATO’ya katılma kararının gelecekteki sonuçları, özellikle ülkenin geleneksel tarafsızlık duruşu göz önüne alındığında, önemli bir sembolik ağırlık taşımaktadır. Bu hareket, İsveç’in tarihsel uyumsuzluk konumundan ayrıldığına işaret etmekte ve İskandinav-Baltık bölgesindeki gelişen güvenlik ortamının altını çizmektedir. Sembolizm, İsveç’in tarihsel olarak çatışmacı olmayan bir ilişkiyi paylaştığı bir komşu olan Rusya bağlamında özellikle dikkat çekicidir. İsveç’in askeri örgütle uyumu, ülkenin değişen bir güvenlik ortamı algıladığına ve askeri ittifaka üyelikle gelen toplu savunma ve güvenlik güvencelerini aradığına dair net bir işaret göndermektedir.
İleriye baktığımızda İsveç’in NATO’ya entegrasyonunun İskandinav-Baltık bölgesindeki güvenlik ve istikrarın geleceği üzerinde derin etkileri olabilir. İsveç’in üyeliği ile NATO’nun bölgedeki savunma yetenekleri önemli ölçüde güçlenerek ittifakın potansiyel saldırganları caydırma ve ortaya çıkan güvenlik zorluklarına etkin bir şekilde yanıt verme yeteneğini artıracaktır.
[1] “What Does NATO Entry Mean for Sweden?”, The Economic Times, https://t.ly/hklY9, (Erişim Tarihi: 28.02.2024).
[2] “Here’s what to know about Sweden’s bumpy road toward NATO membership”, AP News, https://t.ly/j-rBJ, (Erişim Tarihi: 28.02.2024).