Çin’in Arktik Stratejisi

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Dünya, insanoğlunun bilimi ve teknolojiyi kullanarak coğrafyaya hâkim olma çabası içine girdiği dönemden itibaren, jeopolitik gelişmelere hiç olmadığı kadar tanıklık etmiştir. Antroposen Çağ olarak adlandırılan bu dönem, devletlerin coğrafyayla olan etkileşimini arttırdığı ve jeopolitiği bir araç olarak kullanabilme kudretine sahip olduğu bir dönem olarak tarihe geçmiştir. Bilim ve teknolojinin coğrafyaya tahakkümü, mevcut jeopolitik düzenlerin önemini kaybetmesini, farklı bölgelerde yeni jeopolitik düzenlerin ortaya çıkmasını hızlandırıcı bir etki yaratmıştır. Günümüzde küresel sistemin kurduğu düzenin ağırlık merkezini değiştirebilecek ve pek çok ülkenin dikkatini çekebilecek bölgelerden biri de Arktik Bölgesi’dir.

Dünyada yaşanan küresel ısınma sonucunda buzullar hızla erimekte ve iklim değişikliğini de tetikleyebilecek bir değişim gerçekleşmektedir. Bu durum, dünyanın kuzeyinde bulunan Arktik Bölgesi’ndeki buzulların erimesine ve coğrafyasının değişmesine neden olmaktadır. Bir zamanlar iklim, biyoloji ve antropolojik çalışmalarla gündeme gelen söz konusu bölge, günümüzde yeni transit rotalarla, hidrokarbon yataklarıyla ve ekonomik faaliyetlerle ön plana çıkmaktadır.Bölgenin giderek artan jeopolitik önemi, küresel sistemin aktörlerini de bölgeye çekmektedir. Bu ülkelerden biri olan Çin, bölgenin yeni jeopolitiğine adapte olmak için erken davranan ülkelerdendir.

Çin’in Kuzey Kutbu’na olan ilgisi, bilimsel araştırmalar vesilesiyle başlamıştır. 1925 yılında Svalbard Antlaşması’nı imzalayarak diplomatik bir hamle yapan Pekin, 1990’lı yıllardan beri Xue Long Buzkıran’ı ile Kuzey Kutbu’nda keşif gezileri icra etmektedir.[1] 2013 senesinde Arktik bölgesinde bulunan ülkelerin oluşturduğu “Arktik Konseyi”nin düzenlediği Kiruna Bakanlar Toplantısı’nda gözlemci ülke olma isteği kabul edilen Çin,[2] bu sayede bölgeye olan angajmanını arttırmış ve yeni işbirliği fırsatları aramıştır.

Çin’in Arktik Bölgesi’ne olan ilgisini, bilimsel ve diplomatik düzlemden ticari ve jeopolitik düzleme çıkartan en önemli hamle, 2018 yılında resmi belge olarak yayınladığı “Beyaz Kitap” olmuştur. Çin’i “Yakın Arktik Ülkesi” olarak tanımlayan söz konusu belge, bölgede bulunan Kuzey Kutbu deniz taşımacılığı rotalarına “Polar İpek Yolu” olarak atıfta bulunmakta ve bu rotaları, Çin’in 2013 yılında başlattığı Kuşak-Yol Projesi için üçüncü ana ulaşım koridoru şeklinde tanımlamaktadır. Belgede Kuzey Kutbu’nda ortaya çıkan ulaşım yollarının önemi şu sözlerle vurgulanmıştır:[3]

“Arktik nakliye güzergahları, Kuzeydoğu Geçidi, Kuzeybatı Geçidi ve Merkez Geçit’ten oluşmaktadır. Küresel ısınmanın bir sonucu olarak Kuzey Kutbu nakliye rotalarının uluslararası ticaret için önemli ulaşım yolları haline gelmesi olasıdır. Çin, Kuzey Kutbu devletlerinin kendi yetkisine tabi sularda yasama, uygulama ve yargı yetkilerine saygı duymaktadır. Çin, Arktik denizcilik rotalarının yönetiminin UNCLOS ve uluslararası hukuk dahil olmak üzere uluslararası anlaşmalara uygun biçimde yürütülmesi gerektiğini ve tüm ülkelerin bu yasalarca garanti altına alınan seyrüsefer özgürlüğünün ve Kuzey Kutbu denizcilik rotalarını kullanma haklarının korunması gerektiğini savunmaktadır.”

Pekin tarafından her beş senede bir açıklanan ve Çin’in ekonomi politikalarının hedefleri ana hatlarıyla belirten son kalkınma planında Arktik, önemli bir işbirliği alanı olarak sunulmuştur. 2021-2025 yıllarını kapsayacak 14. Beş Yıllık Plan’da, Çin’in bölgedeki bilimsel araştırma, işbirliği ve ticari faaliyetleri geliştirmesine vurgu yapılmıştır.[4]

Çin’in son yıllarda bölgeye olan ilgisinin artmasının ve yayınladığı resmi raporlarda sıklıkla bölgeye atıf yapmasının iki temel nedeni vardır. Bunlar enerji ve ticaret güvenliğidir. Bilindiği gibi, 1980’li yıllardan itibaren başlayan ekonomik ve kültürel reformlar, Çin’i dünyanın en büyük ihracatçı ülkesi konumuna taşımıştır. Yıllardır çift haneyle büyüyen Çin ekonomisi, başarısını açık ticaret kanallarına ve sanayisinin ihtiyaç duyduğu enerji akışına borçludur. Nitekim Çin’in yönetimine geçen liderler, dış politika stratejilerini bu iki unsur üzerine bina etmişlerdir. Bu sebeple hem enerji hem de transit yol açısından önemli görülen Arktik, Çin’in radarına girmiştir.

Dünya yüzeyinin yaklaşık %6’sını kaplayan Arktik Okyanusu’nun zengin yer altı kaynakları ve stratejik önemi göz önünde bulundurulduğunda, bölgenin dünya jeopolitiğinde hacmiyle ters orantılı olarak önemli bir etkiye sahip olduğu söylenebilir. Bölge, dünyanın keşfedilmemiş doğalgaz rezervlerinin yaklaşık %30’una, küresel petrol rezervlerinin %13’üne ve yaklaşık 1 trilyon dolar değerindeki nadir minerallere sahiptir.[5] Mevzubahis zenginlik, Çin’in enerji güvenliği stratejisi için elzem görülmektedir. Nitekim Çin, Arktik Bölgesi’nde yaklaşık 5 milyon km2’lik bir alana ve toplam 37.653 km’lik Arktik kıyısının 24.140 km’sine sahip olan Rusya’yla birlikte önemli enerji yatırımları yapmaktadır.

2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi nedeniyle bozulan Avrupa-Rusya ilişkileri, Kuzey Kutbu’nda Moskova ve Pekin ortaklığını güçlendirmiş ve Çin’i Rusya’nın Arktik projelerinde kilit aktör konumuna yükseltmiştir. Bu ortaklığın en önemli projesi olan Yamal LNG Projesi, Kuşak-Yol Projesi’nin duyurulmasından bu yana Çin’in ilk denizaşırı mega projesi olmuştur. Petrol ve doğalgaz arama ve geliştirme, doğalgaz işleme, sıvılaştırma, pazarlama ve nakliyeyi kapsayan Yamal Projesi’nde China National Petroleum Corporation’ın %20, İpek Yolu Fonu’nun ise %9,9’luk hissesi vardır. 2020 yılında Rusya’nın Yamal tesisinden Kuzey Denizi Rotası’nı kullanarak hareket eden gemi, Çin’e ulaşmıştır. Bölgeden gelen enerjiyle birlikte Pekin, enerji arzını çeşitlendirme hedefinde önemli bir eşiği aşmıştır.[6]

İhracat için önemli olan unsurlardan biri olan güzergah güvenliği, Çin’in Arktik stratejinde yer tutan bir diğer önemli unsurdur. Bu anlamda öne çıkar husus ise seyrüsefer süresinin kısalmasıdır. Çin’den Avrupa’ya hareket eden bir yük gemisinin geleneksel rotası; Pasifik Okyanusu’ndan Hint Okyanusu’na, oradan Süveyş Kanalı’na, devamında Akdeniz’e ve oradan da varacağı limana uzanmaktadır. Söz konusu hattın son durağı Rotterdam olarak düşünüldüğünde, yolculuk süresi ortalama 45 günü bulmaktadır. Lakin Arktik Okyanusu üzerinden Rotterdam’a giden yük gemisi bu süreyi 13 gün azaltarak 32 günde ulaşma imkanına sahiptir. Ayrıca Pasifik ve Hint Okyanusu üzerindeki ABD kontrollü Malakka Boğazı ve Hint Okyanusu’ndaki bazı korsan faaliyetleri gibi etkiler de bu yolun etkinliğini Çin’in gözünde azaltmaktadır. Lakin Arktik Rotası hem yol güvenliği hem de daha kısa mesafe avantajıyla, Pekin’in bu bölgeye yönelişini hızlandırmaktadır. Ayrıca iletişimin ve bilgi teknolojilerinin giderek jeopolitiğin bir unsuru sayıldığı günümüzde, Arktik Bölgesi’nin sunduğu kısa mesafe ve güvenli rotası, deniz altı kabloları açısından da Çin’i bölgeye çekmiş ve çekmektedir.

Tek kutuplu dünyadan çok kutuplu dünyaya geçme denemeleri yapan küresel düzende Arktik Bölgesi, birçok unsuruyla ön plana çıkacaktır. Özellikle de Çin ve ABD arasında yaşanan gerilimlerin dünyanın birçok bölgesine sirayet etmesi, Kuzey Kutbu’nun da gelecek dönemde ısınacağına işaret etmektedir. Yeni buzkıran gemi teknolojisi ve buzulların giderek erimesi sonucunda ortaya çıkan yeni jeopolitiğinin önemini engelleme ihtimali olan tek güç ise iklim olacaktır.


[1] Sanna Kopra, “The Arctic Institute’s China Series”, The Arctic Institute, https://www.thearcticinstitute.org/wp-content/uploads/2021/01/The-Arctic-Institute-China-Series-2020.pdf,(Erişim Tarihi: 26.03.2022).

[2] “China”, Arctic Council Secretariat, https://arctic-council.org/about/observers/non-arctic-states/peoples-republic-of-china/, (Erişim Tarihi: 26.03.2022).

[3] “China’s Arctic Policy”, The State Council Information Office of the People’s Republic of China, http://english.www.gov.cn/archive/white_paper/2018/01/26/content_281476026660336.htm, (Erişim Tarihi: 26.03.2022).

[4] Marc Lanteigne, “The Polar Policies in China’s New Five-Year Plan”, The Diplomat, https://thediplomat.com/2021/03/the-polar-policies-in-chinas-new-five-year-plan/, (Erişim Tarihi: 26.03.2022).

[5] “A Strategic Blueprint for the Arctic”, Department of The Navy, https://media.defense.gov/2021/Jan/05/2002560338/-1/-1/0/ARCTIC%20BLUEPRINT%202021%20FINAL.PDF/ARCTIC%20BLUEPRINT%202021%20FINAL.PDF, (Erişim Tarihi: 26.03.2022).

[6] Jessica Jaganathan-Ekaterina Kravtsova, “Yamal LNG on Fast Boat to China as Northern Route Melts Early”, Reuters, https://www.reuters.com/article/us-russia-lng-asia-idUSKBN22V2CL, (Erişim Tarihi: 26.03.2022).

Mustafa Cem KOYUNCU
Mustafa Cem KOYUNCU
Mustafa Cem Koyuncu, Karabük Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler bölümünde Master öğrencisi olup Hint-Pasifik Bölgesi, ABD-Çin Rekabeti, uluslararası güvenlik, jeopolitik ve stratejik araştırmalar alanları üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Karabük Üniversitesi’nde eğitimine başlamadan önce, Boğaziçi Üniversitesinde Lisans eğitimini tamamlamıştır. Özel sektörde yöneticilik tecrübesi kazanmasının ardından Koyuncu, kariyerine ANKASAM’da devam etmektedir. Koyuncu, ileri seviyede İngilizce bilmektedir.

Benzer İçerikler