21.yüzyılda, liberal ekonomik ve siyasi düzenin yapısı, kurumlarla bağlantılı olarak önemli bir dönüşüm yaşamıştır. ABD’nin hegemonik düşüşü ve 2008 küresel mali krizinden sonra, güçlü ekonomiye sahip orta büyüklükteki ülkeler, küresel sistemde daha aktif bir rol almaya başlamıştır. Bu konuda ise aktörlerin maddi yetenekleri önemli görülmektedir. Orta büyüklükteki güçler, küresel konumları ve çok yönlü diplomasi anlayışları nedeniyle uluslararası arenada önemli bir statüye sahiptir.
Yaşanmakta olan bu yeni dönem, söz konusu ülkelerin kendilerini sisteme entegre etmelerine ve uluslararası politikada işbirliği için zemin sağlamalarına olanak vermektedir. Ayrıca günümüzde etkili olan siyasi ve ekonomik söylemin dönüştürücü dinamikleri de orta güçlere çok kutuplu dünya düzeni arayışı noktasında önemli avantajlar sunmaktadır.
Küresel tehditlere karşı devletlerin bölgeselleşme eğilimlerinin arttığı aşikardır. Yeni bölgeselcilik veya bölgeselleşme, ulusları birbirine bağlamak için önemli bir eğilim olarak dikkat çekmektedir. Bu süreçlerin getirdiği faydalara ek olarak yeni bölgeciliğin temel unsurları, ülkelere entegre platformlar sağlayan kurum ve kuruluşlardır. Bu yönüyle MIKTA grubu (Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye, Avustralya), dünya siyasetinde dikkat çekici bir konuma haizdir.
Orta Güçlerin Çok Kutuplu Dünyadaki Rolünü Anlamak
Bir ülkenin orta büyüklükte bir devlet olarak kabul edilebilmesi için liberal demokrasiye sahip meşru bir aktör olması gerekmektedir. Bu ülkeler diplomasiye güvenirler ve koalisyonlar kurarak çok yönlü dış politikaya yönelirler. Bu noktada “Niş Diplomasisi” öne çıkmaktadır.
Mevzubahis diplomasi alanı, devletlerin tek bir yaklaşım benimsemesi ve azami fayda elde etmesi için tüm kaynaklarını ve uzmanlıklarını belirlenen amaçlar doğrultusunda kullanması anlamına gelmektedir.
Bilindiği gibi orta büyüklükteki güçler, politik hedeflerine ulaşabilme kapasiteleri bakımından sınırlıdır. Bu nedenle orta güçteki devletlerin izlediği temel strateji arabuluculuktur. Dahası bu ülkeler, genellikle uluslararası sistemde çatışma çözümü için meşru aracılar ve istikrar sağlayıcı ülkeler olarak kabul edilmektedir. Odak noktaları ise küresel ekonomik düzenin sürdürülebilmesi bağlamında devletlerin borçlarının hafifletilmesi, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve insan haklarının korunup geliştirilmesidir.
Zikredilen konular, büyük güçlerin hayati çıkarlarıyla doğrudan çatışmamakta ve ikinci öncelikli meseleler olarak kabul edilmektedir. Orta büyüklükteki güçler üzerine farklı yaklaşımlar vardır. Fakat yaygın olarak “geleneksel orta güçler” ve “gelişmekte olan orta güçler” şeklinde bir tasnif yapılmaktadır. Dolayısıyla bu iki ana kavram en çok kullanılan ifadelerdir.
Geleneksel orta büyüklükteki ülkeler; istikrarlı, zengin, sosyal, demokratik ve eşitlikçidir. Ancak gelişmekte olan orta güç seviyesindeki aktörler gerek demokratik standartlar ve gerekse de bölgesel etki bakımından daha sınırlı kapasitededir. Aslında orta güç kavramı, uluslararası ilişkilerde yeni değildir. Bununla birlikte orta güçlerin yükselen etkisi, değişen dünya düzenine yeni bakış açıları kazandırmaktadır.
MIKTA’nın Kısa Tarihi
Orta güç seviyesindeki devletlerden oluşan MIKTA, güçlü ve başarılı bir kurumsal çerçeve sunmaktadır. MIKTA üyeleri, dış politika hedeflerine ulaşmada proaktif bir strateji uygulamaktadır. Söz konusu yapılanma, 2013 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun oturum arasında yapılan bir toplantıda kurulmuştur. Daha sonra da üye ülkeler arasında devam eden görüşmeler organizasyonun başarıyla ilerlemesinin önünü açmıştır.
MIKTA ülkeleri; farklı geleneklere, kültürlere, normlara ve değerlere sahiptir. Ancak sürdürülebilir entegrasyon refleksleri, kendi özelliklerini yansıtmaktadır. MIKTA, bölgesel veya orta güç seviyesindeki üyelerine, kendi etkilerini arttıran bir kurumsal yapı sağlamaktadır. Oluşum, çok yönlülüğü desteklemekte ve küresel etkileşimi güçlendirmeyi hedeflemektedir. MIKTA’nın vizyonu şu şekilde özetlenmektedir:
“MIKTA ülkeleri, zamanımızın küresel zorluklarının birçoğunda aynı fikirdedir ve uluslararası forumlara aktif olarak katkıda bulunmaktadır. Organizasyon, kamu mallarının korunmasına ve küresel yönetimin güçlendirilmesine katkıda bulunmak için hem güce hem de yeteneğe sahiptir.”
Yukarıda bahsedilen vizyon, MIKTA ülkelerinin uluslararası işbirliği için ortak iradeye dayalı bir mekanizma taahhüdünde olduklarını göstermektedir. Ayrıca MIKTA grubu, açık bir şekilde “Birleşmiş Milletler (BM) Şartı ve uluslararası normların amaç ve ilkelerine” bağlıdır.
Beş üye ülkenin de G20’de yer alması, MIKTA’nın ulus ötesi özelliklerini arttırmaktadır. MIKTA üyesi ülkeler, uluslararası düzeyde mühim bir yere sahiptir. Her devlet, kendi bölgelerinde ve ötesinde dinamik bir aktöre dönüşmektedir. Örneğin Endonezya, son yirmi yıl içerisinde kritik bir gelişme göstermiştir. Bu devlet hem Asya-Pasifik bölgesinde hem de Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’nde (ASEAN) önemli bir potansiyele sahiptir.
Grup üyesi devletlere bakıldığında, Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası arenadaki görünürlüğünün her geçen gün arttığı ifade edilebilir. Ankara, MIKTA dâhil tüm uluslararası platformlarda aktif rol oynamaktadır. Bu nedenle de Türkiye, MIKTA ülkeleri arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesini desteklemektedir. Bu anlamda Türk yetkililer, küresel tehditlere karşı koymak için çok taraflı ortaklıklara dâhil olma noktasında kararlıdır.
Bu çerçevede Güney Kore’nin “Yeni Güney” ve “Yeni Kuzey” yaklaşımları, stratejik bakışının Asya-Pasifik’e yöneldiğini göstermektedir. Meksika da ülkeleri entegre etmede yapıcı bir rol oynamakta ve MIKTA aracılığıyla ekonomik gücünü geliştirmektedir. Avustralya ise müzakerelerin yürütülmesinde kilit bir ortak konumundadır.
Tahmin edileceği üzere MIKTA, bir danışma ve koordinasyon platformudur. Açık ekonomiler, güçlü iktisadi büyüme oranlarına ve diğer ülkeleri kendisine çekecek fırsatlara sahiptir. MIKTA, küresel meselelerde söz sahibi olmak ve uluslararası kuruluşlarda nüfuz kazanmak için işbirliğini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu yapının faaliyetleri, her yıl dönüşümlü olarak atanan MIKTA Başkanı tarafından koordine edilmektedir. Başkan, MIKTA’nın temel önceliklerini karşılamak ve üyeler arası işbirliğini arttırmak için çalışmaktadır. 2021 senesinde Avustralya’nın MIKTA Dönem Başkanı olması beklenmektedir. Kalkınma alanındaki işbirliği, organizasyonun ana önceliklerinden biridir.
MIKTA’nın üye ülkeleri arasında devam eden üst düzey toplantılar, devletlerin hedeflerine ulaşmak için güçlü bir iradelerinin bulunduğunu gözler önüne sermektedir. Ayrıca üye ülkeler, ittifakın yetki alanının çekirdeğini oluşturan yedi öncelikli gündemi de benimsemiştir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
- Barışı koruma
- Ticaret ve ekonomi
- Etkili yönetim, demokrasi ve insan hakları
- Sürdürülebilir kalkınma
- Terörle mücadele stratejisi ve güvenliği
- Uluslararası enerji yönetimi ve enerjiye erişimi kolaylaştırma
- Cinsiyet eşitliği
MIKTA Platformu ve Çok Taraflı Entegrasyon için Beklentiler
İşbirliğini teşvik etmek için çok yönlü ilişkilere dair mekanizmalara ihtiyaç vardır. Zira farklı diyalog ağları, devletler ve insanlar arasındaki bağlantıların kurulmasında kritik bir rol oynamaktadır. Bu nedenle de bölge ülkeleri, özellikle de Pakistan, ortak girişimleri teşvik etmek için MIKTA’yla işbirliği içinde olmalıdır. Bir diğer ifadeyle MIKTA’yla olan münasebetlerini geliştirmek, İslamabad yönetimi için yararlı olacaktır. Pakistan’ın yakın müttefikleri olan Endonezya ve Türkiye ise Pakistan’ın çıkarlarını MIKTA grubuyla örtüştürmek için yardım edebilir. MIKTA grubunun Pakistan’ı içine alacak bir şekilde genişlemesi; ortak tehlikeleri birlikte ele almak, yapıcı katılım ve büyük kazançlar bakımından olumlu etki yaratabilir. Nitekim MIKTA’nın Covid-19 salgını boyunca ortaya koyduğu işbirliği politikası, üye devletlerin uluslararası politikadaki ağırlığını arttırmıştır. Dolayısıyla MIKTA’nın genişlemesi, küresel olarak gücünü ve etkinliğini de artıracaktır.