27 Eylül 2020 tarihinde başlayan ve 44 gün süren İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından başta Dağlık Karabağ olmak üzere tüm bölgede ulaşım ve altyapı çalışmalarına hız verilmiştir. Bu kapsamda taraflar, “Nahçıvan Koridoru” olarak adlandırılan hattın aktif hale getirilmesi konusunda yürütülen çalışmaların sonuna yaklaşmışlardır. Sadece Azerbaycan tarafından değil; Türkiye, Rusya, Ermenistan, İran ve Gürcistan tarafından da kullanılabilecek olan hat, zaman zaman Erivan’dan gelen art niyetli açıklamaların hedefi olsa da ilerleyen dönemlerde sağlanabilecek çok taraflı işbirliği için büyük bir öneme sahiptir.
Bu gelişmeler ışığında Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Nahçıvan Koridoru’nun önemini ve jeopolitik yansımalarını değerlendirmek üzere alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinden alınan görüşleri dikkatlerinize sunmaktadır.
Doç. Dr. Nuri KORKMAZ (ANKASAM Danışmanı)
Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’la doğrudan bağlantısının sağlanması açısından Nahçıvan Koridoru’nun çok önemli olduğunu ifade eden Doç. Dr. Nuri Korkmaz, “Ancak İran gibi ülkeler söz konusu projenin hayata geçmesini istemeyecektir. Zira koridor, İran için ticaret yolları açısından bir problem yaratacaktır. Çünkü İran, Türk tır ve kamyonlarının Türkmenistan başta olmak üzere Orta Asya’ya erişimi sırasında mühim geçiş ücretleri elde etmektedir. Eğer söz konusu koridor etkili bir şekilde hayata geçirilirse, Türkiye de bu koridor üzerinden ticaret imkânına erişecektir. Dolayısıyla İran’ın elde ettiği gelirler sona erecektir. Elbette bu da İran’ı rahatsız edecektir. Ayrıca koridor vesilesiyle Azerbaycan’la da Hazar Denizi bağlamında rahatlıkla ticaret yapılabilecektir.” şeklinde konuştu.
Göz ardı edilmemesi gereken bir diğer konunun da Türkmen gazının taşınması meselesi olduğunun altını çizen Korkmaz, “Türkmen gazının Türkiye’ye ulaştırılmasıyla ilgili olarak İran üzerinden bir boru hattı projesi gündemdeydi. Bu plan daha sonrasında çeşitli sebeplerden dolayı iptal edilmişti. Açılacak Nahçıvan Koridoru üzerinden böyle bir boru hattı inşa edilirse, Türkmen gazının Türkiye’ye gelişi sağlanabilir. Yani doğalgazın hem ulaşımı kısalacak hem de daha maliyeti düşecektir. Bu nedenle de koridorun Türkiye için ciddi bir faydası olacaktır.” dedi.
Karabağ Savaşı sırasında İran’ın Ermenistan’ı desteklediğini hatırlatan Korkmaz, “Savaşta Azerbaycan ve Türkiye galip gelince, İran büyük bir darbe almıştır. Bu durum, her şeyden önce Azerbaycan’ın bölgedeki stratejik öneminin arttığını göstermektedir. Koridor, Ermenistan’la İran’ın ilişkisini tamamen bitirmese de İran’ın uzunca bir süre bölgedeki etkin konumunu ve enerji transfer yollarını kontrol etme anlamındaki tekelini sekteye uğratacaktır. Bu yüzden de zaman içerisinde Avrupa’ya doğalgaz ihraç edilmesi yönünde bir düşünce oluşursa, Türkiye’nin önemi daha da artacaktır. Çünkü doğalgaz, Türkiye üzerinden geçecektir. Bu da hem Avrupa hem de ülkemiz için avantajlı bir durumdur.” yorumunu yaptı.
Prof. Dr. Toğrul İSMAYIL (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)
Nahçıvan Koridoru’nun Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde de var olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Toğrul İsmayıl, “Söz konusu koridor, Azerbaycan’ı kendi toprağı olan Nahçıvan’la birleştirmektedir. SSCB döneminde de var olan bu koridor, Ermenistan’ın buradan geçen Azerbaycan trenlerine saldırması sonucunda 1990’lı yıllarda işlevselliğini kaybetmişti. O dönemde Ermenistan’ın başta Azerbaycan’ın kendilerini ablukaya aldığı iddiası olmak üzere çeşitli propagandalarına şahit olmuştuk. Dolayısıyla bahsi geçen koridorun eski zamanlara dayanan bir tarihi bulunmaktadır. Mevzubahis koridor, var oluğu dönemde aktif bir biçimde kullanılmıştır.” şeklinde konuştu.
44 gün süren Karabağ Savaşı’nın ardından Nahçıvan Yolu’nun tekrar açılması meselesinin gündeme geldiğini söyleyen İsmayıl, “Nahçıvan ile Azerbaycan arasındaki ulaşım ya İran üzerinden ya da sadece hava yoluyla sağlanıyor. Zaten Nahçıvan’ın uzun yıllardır dış dünyayla bağlantısı bulunmamaktaydı. Son yıllarda ise Türkiye’nin desteğiyle bölgenin dünyaya entegre olmaya başladığına şahitlik etmekteyiz.” dedi.
Nahçıvan Koridoru’nun açılmasının Azerbaycan açısından Türkiye’yle kara bağlantısının sağlanması noktasında büyük önem arz ettiğini dile getiren İsmayıl, “Geçmişte birtakım enerji hatlarının söz konusu güzergâh üzerinden geçirilmesi konuşulmaktaydı. Ancak Ermenistan’ın saldırgan politikaları nedeniyle bu proje gerçekleştirilememiştir. Aslında Ermeniler, kelimenin tam anlamıyla kendi bindikleri dalı kesmiş ve ülkeleri için de yararlı olan bu projeyi çöpe atmışlardır.” dedi. Ayrıca İsmayıl, “Yaşanan bu gelişmeye alternatif olarak Türkiye ve Azerbaycan, Gürcistan üzerinden geçen stratejik bir demiryolu hattı inşa etmiştir. Söz konusu hat, günümüzde de faaliyet göstermektedir. Yani Türkiye’nin Azerbaycan’la demiryolu bağlantısı Gürcistan üzerinden gerçekleşmektedir. Bununla birlikte yine Gürcistan üzerinden Türkiye-Azerbaycan karayolu bağlantısı da bulunmaktadır. Petrol ve doğalgaz ulaşımı da aynı hat üzerinden icra edilmektedir. Nahçıvan Koridoru’nun açılmasıyla, bölgedeki Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan güzergâhına alternatif olarak doğrudan Türkiye-Azerbaycan bağlantısı da sağlanmış olacaktır.” yorumunu yaptı.
Öte yandan Ermenistan demiryollarının Rusya’nın mülkiyetinde ve kontrolünde olduğunun unutulmaması gerektiğini vurgulayan İsmayıl, “Nahçıvan Koridoru, bölge ülkeleri için çok avantajlıdır. Ancak Türkiye ve Azerbaycan için dikkat edilmesi gereken nokta, söz konusu koridorun açılmasının Gürcistan’ı rahatsız edip etmeyeceğidir. Çünkü Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan işbirliği de son derece önemlidir. Diğer taraftan koridorun açılmasıyla birlikte Ermenistan’ın da barış sürecine olumlu yaklaşması gerekmektedir. Zira zaman zaman Ermenistan’dan gelen provokatif söylemler rahatsızlık yaratmaktadır. Hem kalıcı barış anlaşmasının henüz imzalanmaması hem de Ermenistan’da yaşanan iç meseleler sebebiyle açılacak koridorun güvenliği konusunda bazı soru işaretleri vardır. Üstelik Ermenistan’ın Rusya’dan silah almaya devam ettiği de unutulmamalıdır.” dedi.
Coşkun BAŞBUĞ (Emekli Albay)
Nahçıvan Koridoru’nun Türkiye’nin “Türk Koridoru/Türk Kapısı olarak adlandırdığı çok önemli bir geçit olduğunu belirten Emekli Albay Coşkun Başbuğ, “Burası, Mustafa Kemal Atatürk’ün de zamanında kendi geliri ve imkânlarıyla İran’dan Türkiye’ye dahil etmek için yoğun çaba sarf ettiği bir coğrafyadır. Ancak I. Petro zamanından günümüze kadar geliştirilen sinsi politikalar nedeniyle Türkiye, söz konusu koridoru kuramamıştır. Bu noktada bir hataya dikkat çekilmelidir. Çünkü Ermenistan, kendiliğinden oluşmuş bir devlet gibi algılanmaktadır. Ancak bu algı, doğru değildir. Ermenistan, tıpkı günümüzde Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen terör devleti gibi, zamanında yine emperyalist ve Siyonist amaçlarla kurulmuş bir devlettir. Nitekim Ruslar, burada bir devlet kurulması yoluyla Türk Dünyası’nın etkileşimini kesintiye uğratmak istemişlerdir. İran’ın da işbirliğiyle tampon bir devlet oluşturulmuştur. Devamında ise İran ve Rusya’daki Ermenilerin bölgeye göç etmesi sağlanmıştır. Buradaki tek amaç ise eski zamanlarda “Türk Eli” adıyla bilinen bölgeyi bölmek ve “Türk Eli”nin birleşmesini önlemektir. Yani Ermenistan, kurulduğu günden bu yana Rusya’nın kontrolünde olmuş bir devlettir.” dedi.
Tarihsel süreç içerisinde çeşitli oyunlarla bu bölgenin birliğinin sağlanamadığını ifade eden Başbuğ, “Mustafa Kemal Atatürk, bir 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda konuşma yapmak için sahneye çıkmıştır. Konuşması sırasında konuklar arasında bulunan bir yetkili, Ziraat Bankası’nın bu bölgede bir tören düzenlediğini söyler ve oradaki törene de uğramak için bir teklifte bulunur. Atatürk de kabul eder ve Ziraat Bankası’nın törenine katılır. Buradaki konuşmasının ardından müdürün odasına geçeceği sırada, o bölgede doktor olan bir genç kendisine bir soru soruyor: “Paşam, siz bize Cumhuriyeti emanet bıraktınız; ancak biz gençlerin önüne gelecek için bir hedef koymadınız. Biz gelecekte ne yapacağız, hedefimiz ne olmalıdır?” Mustafa Kemal, doktor genci de yanına alarak müdürün odasına geçer ve müdürün odasında bulunan Türkiye haritasına sırtını dönerek, “Türk Eli” denilen coğrafyayı kastederek, “Şu omzumdaki yükün ağırlığı görüyor musun? İçinde bulunduğumuz şartlar içerisinde bizim bu bölgeye hâkim olmamız zordur. Ancak gelecekte SSCB dağılacaktır. Burada dini ve tarihi kardeşlerimiz vardır. Onlar bize gelmeden biz onlara gitmeliyiz. Sizin de hedefiniz bu olmalıdır.” der. Nitekim SSCB, Atatürk’ün öngördüğü şekilde 1990’lı yıllarda dağılmıştır. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, başta Nahçıvan Koridoru olmak üzere söz konusu bölgeye büyük vermiştir. Buradaki ticareti, ülkeler arası işbirliğini ve Türk birliğini sağlamak adına çok büyük gayretler sarf etmiştir. Çünkü Rusya da dâhil olmak üzere emperyalist zihniyetin en korktuğu şey, Türk birliğinin sağlanmasıdır. Bunu da her yolu deneyerek engellemeyi başarmışlardır. Ancak tüm engellemelere rağmen gelinen noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çabalarıyla çok büyük bir adımın atıldığı söylenebilir.” yorumunda bulundu.
İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından Rusya’nın bölgeye girmesi ve Azerbaycan’ın Karabağ’ın tamamına hâkim olamaması sebebiyle birtakım soru işaretlerinin ortaya çıktığını söyleyen Başbuğ, “Bir denge savaşı vardır. Yıllar sonra Kafkasya bölgesine girip her şeyi yeniden inşa etmek oldukça zordur. İşte bu dengeyi gözeterek söz konusu bölgeye Türkiye giriş yapmıştır. Karabağ Savaşı’ndaki en büyük başarımız budur. Ancak en önemlisi Nahçıvan Koridoru’nun oluşturulmasıdır. Gerçekten de koridor, çok kritik bir başarıdır. Koridor aracılığıyla bölgede bulunan devletlerle ekonomik, ticari ve kültürel işbirliğinin sağlanmasının önü açılmıştır.” dedi.
Nahçıvan Koridoru’nun Tarihi İpek Yolu’nun kilit noktalarından birini oluşturduğunu da hatırlatan Başbuğ, “Hem stratejik hem de ticari önemi çok fazla olması sebebiyle koridorun tarihteki İpek Yolu’nun tekrar canlandırılması açısından önem arz ettiği ifade edilebilir. Karabağ Meselesi’nin en kazançlı noktalarından biri de budur. Gelecekte Türkiye ile Azerbaycan arasında oluşturulacak koridor, Çin’in Kuşak-Yol Projesi’nde de kritik bir ehemmiyete sahip olacaktır. En önemlisi de koridor, bölgedeki diğer Türk devletleriyle olan bağlantımızı sağlayacaktır.” cümlelerini kullanarak açıklamalarını sonlandırdı.
Alev KILIÇ (Emekli Büyükelçi)
Nahçıvan Koridoru konusunun hem 10 Kasım 2020 tarihinde imzalanan ateşkes anlaşmasının hem de 10 Ocak 2021 tarihinde gerçekleşen Moskova Zirvesi’nin temel gündem maddesini oluşturduğunu belirten Emekli Büyükelçi Alev Kılıç, “Nahçıvan, Azerbaycan’ın bir parçasıdır ve özerk bir cumhuriyettir. Ancak Azerbaycan’la somut bir bağlantısı bulunmamaktadır. Azerbaycan’dan Nahçıvan’a gidebilmek için ya İran ya da Gürcistan ve Türkiye üzerinden geçmek gerekmektedir. Oysa Nahçıvan, SSCB döneminde bölgedeki temel ulaşım merkezlerinden biriydi. Yani Ermenistan’dan kalkan bir tren, Nahçıvan üzerinden Moskova’ya ulaşabiliyordu. Ancak günümüzde Ermenistan’ın Rusya’yla doğrudan bir demiryolu bağlantısı bulunmamaktadır. Eğer Nahçıvan güzergâhı açılırsa, Ermenistan’ın Azerbaycan üzerinden Rusya’ya ulaşması mümkün hale gelecektir.” dedi.
Ermenistan’ın İran’la demiryolu bağlantısının kurulabilmesi için de Nahçıvan Koridoru’na ihtiyaç olduğunu söyleyen Kılıç, “Saydığımız iki husus, Ermenistan ve Rusya’nın yararına olan meselelerdir. Üçüncü ve Azerbaycan açısından önem arz eden nokta da Nahçıvan’ın Azerbaycan’a bağlantısı açısından ehemmiyet taşıyan ve “Megri Koridoru” olarak adlandırılan karayolu ve demiryolu bağlantısının oluşturmasıdır. Nahçıvan Koridoru’yla birlikte Megri Koridoru da gelecek dönemde bölgesel barışın ve işbirliğinin sağlanmasının anahtarı olacaktır. Çünkü bölgedeki devletlere yeni imkân ve fırsatlar yaratmaktadır.” açıklamasında bulundu.
Buna ek olarak Nahçıvan Koridoru’nun Türkiye açısından da son derece önemli olduğunu dile getiren Kılıç, “Koridorla birlikte Türkiye, Azerbaycan’a doğrudan ulaşım imkanı elde etmiş olacaktır. Yıllardır ayrı kaldığı Türk Dünyası’na da bahsi geçen projeyle ulaşabilecektir. Türkiye açısından Kars-Tiflis-Bakü Hattı’yla bu erişim sağlanmış olsa da Nahçıvan Koridoru hem ikinci bir alternatif olduğundan hem de Türkiye-Nahçıvan-Azerbaycan birlikteliğini ortaya koyduğundan ötürü çok değerlidir.” yorumunu yaptı.
Son olarak söz konusu hattın Ermenistan açısından arzu edilmeyen bir proje olduğunu belirten Kılıç, “Ermenistan, Nahçıvan’ın Azerbaycan’la bağlantısının sağlanmasına ve Türkiye’nin bu koridor üzerinden yeni bir açılım olanağına kavuşmasına sıcak bakmamaktadır. Hatta Ermenistan, bunu Türklere verilen yeni bir taviz olarak da yorumlamıştır. Bu noktada Laçin Koridoru hayati bir önem arz etmektedir. Bilindiği gibi, Dağlık Karabağ’da yaşayan bir Ermeni nüfus söz konusudur. Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’la bağlantısı, yalnızca Azerbaycan toprakları üzerinden Laçin Koridoru adı verilen yolla mümkündür. 2020 yılınınn Kasım ayında imzalanan ateşkes anlaşmasının da önemli maddelerinden birini Laçin Koridoru oluşturmuştur. Azerbaycan’ın kabul etmesiyle Laçin Koridoru, Rusların kontrolünde ulaşıma açılmıştır. Dolayısıyla Nahçıvan Koridoru’nun engellenmesi durumunda, Bakü de Laçin Koridoru’nun kendi topraklarında olduğunu hatırlatarak cevap verebilir.” dedi.
Celal KAZDAĞLI (Gazeteci)
Gazeteci Celal Kazdağlı, Nahçıvan Koridoru’nun Türkiye başta olmak üzere tüm bölge ülkeleri için çok önemli bir kazanım olduğunu belirterek, “Türkiye’nin Orta Asya’yla bağlantısı, Ermenistan tarafından engellemiş durumdaydı. Söz konusu koridor sayesinde Türkiye, daha öncesinde karayoluyla dahi bağlantı kuramadığı bölgeyle, şimdi hem karayolu hem de demiryolu bağlantısı tesis edecektir. Bu gelişme, Türkiye’ye ticari, ekonomik ve lojistik açıdan büyük rahatlık sağlayacaktır.” dedi.
Nahçıvan Koridoru’nun bölgenin tamamı için kullanıldığı takdirde hem Türkiye hem İran hem de Ermenistan açısından çok iyi sonuçlar verebileceğini söyleyen Kazdağlı, “Koridor, sadece ticari rahatlık değil; bölgeye bir barış havası getirmesi açısından da önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Türkiye’nin uzun yıllardır peşinde koştuğu bir hayali bu şekilde gerçeklemiş olacaktır. Şüphesiz bu hayal, Orta Asya’yla bağlantı kurmaktır.” açıklamasını yaptı.
Ankara’nın bundan sonra ikinci adımı atma konusunda geç kalmaması gerektiğini de belirten Kazdağlı, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “bölgesel ittifak” şeklinde ifade ettiği ve daha sonrasında İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in de benzer bir görüşle bölge ülkelerine gerçekleştirdiği ziyaretler son derece önemlidir. Türkiye, İran, Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Rusya arasında sağlanacak ekonomik ve ticari işbirliğiyle Türkiye hem stratejik hem de ekonomik olarak çok avantajlı bir duruma ulaşabilir. Uzun süredir devam eden çatışmalar döneminden sonra bölgede inşa edilecek bir barış ortamı, tarihi bir dönüm noktası olabilir.” şeklinde konuştu.
Son olarak Ermenistan’ın önceki dönemde göstermiş olduğu olumsuz tutumun Nahçıvan Koridoru’nu sekteye uğratmayacağını iddia eden Kazdağlı, “Bu noktadan sonra Erivan’ın başta Ankara ve Bakü olmak üzere bölge başkentleriyle çatışmaktan kaçınıp işbirliğine yönelmesi gerekmektedir. Bu durum, Ermenistan’ın yararına olacaktır. Zaten Ermenistan’ın ekonomisi çok zayıf ve kırılgan bir durumdaydı. Karabağ Savaşı’ndan sonra, bu durum daha da kötüye gitmiş ve ülke, ekonomik olarak bir yıkıma uğramıştır. Kendi topraklarının da yeniden inşa edilmesi, tamir edilmesi ve onarılması için Ermenistan’ın da işbirliği süreçlerine ihtiyacı vardır. Bu yüzden de Erivan’ın söz konusu koridora ciddi şekilde itiraz edeceğini düşünmüyorum. Zaman zaman diasporanın baskısıyla birtakım aykırı söylemler gelebilir. Ancak bunlar da lafta kalacaktır. Dağlık Karabağ Meselesi ve Türkiye’yle düşmanlık, Ermenistan’ın omuzlarında taşıyamadığı bir yüktü ve kendisine zarar vermekteydi. Aslında şimdi bundan kurtuluyor. Dolayısıyla artık hem Türkiye hem de Ermenistan için yeni bir dönem başlıyor diyebiliriz.” cümleleriyle açıklamalarını sonlandırdı.