Asya’da Jeopolitik Eksen Tartışmaları: Rusya-Hindistan-Çin (RIC) ve Japonya-ABD-Hindistan (JAI)

Paylaş

28-29 Haziran 2019 tarihlerinde Japonya’nın Osaka kentinde düzenlenen G20 Zirvesi pek çok açıdan yeni gelişmelere sahne olmuştur. Özellikle Asya’daki jeopolitik rekabet göz önüne alındığında G-20 Zirvesi kapsamında gerçekleştirilen üçlü zirvelerden iki tanesi dikkat çekmiştir. Bunların birincisi; Japonya Başbakanı Şinzo Abe, ABD Başkanı Donald Trump ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi arasındaki üçlü görüşmedir.[1] İkincisi ise; Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping üçlü toplantısıdır.[2] Dolayısıyla, söz konusu üçlü zirvelerin bölgesel ve küresel jeopolitik açısından ne anlama geldiğini değerlendirmekte yarar vardır.

Küresel jeopolitik açısından bakıldığında, bu üçlü zirvelerin Çin ve ABD etrafında şekillenmekte olduğu görülmektedir. ABD ile Çin arasındaki muhtemel hegomonya savaşlarını dikkate alırsak ABD’nin buradaki hedefinin Çin’e karşı ittifaklar zinciri oluşturmak olduğunu söyleyebiliriz. Nasıl ki Soğuk Savaş döneminde ABD, Sovyet Birliği’ne karşı Avrupa ve Asya’da NATO ve CENTO gibi ittifakları oluşturmuşsa şimdi de Çin’e karşı yeni ittifaklar kurma peşindedir. Burada ABD’nin en güvendiği müttefiki Japonya’dır. Japonya ile Çin arasında geleneksel bir düşmanlığın olduğu ve Tokyo’nun giderek güçlenen Pekin’den tehdit algıladığı bilinmektedir. Bu nedenle Japonya, Çin’i dengelemek ve yakın çevresinde güvenliği tesis etmek için ABD’yle işbirliği kurmak zorundadır. Bu durum, ABD-Japonya ittifakını daha da güçlendirmektedir.

Japonya, ABD’nin Asya-Pasifik bölgesindeki müttefikidir. Fakat, Çin’in kıtadan kuşatılması için Washington’un başka bir müttefike daha ihtiyacı vardır. Bu bağlamda Çin’in bölgedeki artan nüfuzundan tehdit algılayan Hindistan, ABD’nin önündeki en önemli seçeneklerden biri olarak ön plana çıkmaktadır. Çin-Hindistan rekabetinin yanı sıra Pekin’in İslamabad’la yakın işbirliği kurması, Yeni Delhi’yi müttefik arayışlarına sevk etmektedir. Bu durumda Hindistan, “bağlantısız ülke” statüsüne uygun olarak hem ABD hem Rusya’yla işbirliği geliştirmektedir. Günümüzde Rusya’nın Çin’le birlikte ABD’ye karşı cephe almasından dolayı Yeni Delhi, Moskova yerine Washington’u tercih etmekte, ancak Moskova’dan da tam anlamıyla vazgeçmemektedir. Hindistan’ın hem Japonya-ABD-Hindistan (Japan-America-India/JAI) hem de Rusya-Hindistan-Çin (Russia-India-China/RIC) grubunda yer almasının sebebi de budur.

ABD’nin Çin’i çevreleme politikasındaki Doğu Asya boyutunu Japonya oluştururken; Hindistan, Güney Asya boyutunu oluşturmaktadır. Doğu Asya jeopolitiğinde Çin-Kuzey Kore işbirliği, ABD-Japonya-Güney Kore ittifakıyla dengelenmektedir. Bu bölgede Çin’den tehdit algılamasına rağmen Rusya, şu aşamada Çin’in yanında yer almaktadır. Ayrıca, Rusya-Japonya ilişkilerindeki Kuril Adaları Sorunu, Moskova-Tokyo arasında güven sorununu meydana getirmektedir. Aynı şekilde Japonya’nın ABD’ye bağımlılığı da Rusya açısından sakıncalı bulunmaktadır.

ABD’nin Çin politikasının Güney Asya boyutu incelendiğinde, Çin-Pakistan işbirliğinin ABD-Hindistan-Afganistan hattıyla dengelendiği görülmektedir. Kıtanın merkezinde yer alan Afganistan’ın denize açılması için İran’a ihtiyaç duyulmaktadır. İran’la yaşanan gerginlikten dolayı ABD, burada İran-Hindistan arasındaki işbirliğinden yararlanmaktadır. ABD’nin İran’a baskısının temelinde onu bir şekilde kendi safına çekme hedefi bulunmaktadır. Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin 12 Haziran 2019 tarihli İran ziyareti bu bağlamda önemlidir. Japonya da Çin’in Güney Asya tarafından çevrelenmesinden yanadır. Japonya’nın Afganistan-Hindistan işbirliğinde önemli bir konuma sahip olan İran’ın Çabahar Limanı’na yatırım yapacak olması, Tokyo’nun Asya jeopolitiğinde etkin olma girişimi olarak yorumlanmalıdır. Eğer ABD-İran krizi aşılır ve İran demokratikleşme sürecine girerse ABD-Japonya-Hindistan-Afganistan hattı İran’la tamamlanacaktır.

Bu oluşumların farkında olan Çin, “yükselen güç” rolüne uygun olarak jeopolitik kutuplaşmayı derinleştirecek adımlardan kaçınmaktadır. Bu bakımdan küresel jeopolitikte Soğuk Savaş döneminde “süper güç” konumunda olan ve bu statüsünü günümüzde de devam ettirmek isteyen Rusya, ABD karşısında denge oluşturmak amacıyla Çin ve Hindistan’ı yanına çekmeye çalışmaktadır. Bu politika, Soğuk Savaş sonrasında Rusya’nın Dışişleri Bakanı olan Yevgeni Primakov’un stratejisiydi. Bu politikanın temelinde iki hedef bulunmaktadır. Birincisi, ABD karşısında yükselen güçlerden oluşan ortak bir cephe oluşturmak. İkincisi de Çin tehdidini işbirliği yoluyla dengelemek. Bu çerçevede Moskova açısından bakıldığında, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), BRICS ve RIC yapılanmaları, ABD’ye karşı denge oluşturma çabalarının bir parçasıdır. Diğer taraftan bu oluşumlar, Çin’in hareket alanını işbirliği yoluyla sınırlama girişimidir. Rusya, bu teşebbüslerde Hindistan’a özel bir rol biçmektedir.

Çin-Hindistan rekabetinin farkında olan Moskova, Çin’in bulunduğu bütün uluslararası örgüt ve platformlara Hindistan’ı dahil etmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda Hindistan’ın ŞİÖ’ye alınması, örgütün Pekin merkezli olduğu yönündeki algıyı kırmakta ve örgütteki Çin’in nüfuzunu dengelemektedir. Rusya ve Hindistan’ın geliştirmekte olduğu “Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru” esasen Çin’in Kuşak-Yol Girişimi’ni dengeleme amacıyla oluşturulmuştur. Görüldüğü kadarıyla Moskova, her ne kadar kısa ve orta vadede ABD’ye karşı Çin’le birlikte hareket etmeye çalışsa da uzun vadede Çin’e karşı oluşmakta olan cepheye kaymak zorunda kalacaktır. Çünkü Çin’in güçlenmesi ve Avrasya’ya doğru yayılması Rusya’nın bu bölgedeki çıkarlarını tehdit etmektedir. Dolayısıyla eninde sonunda Moskova jeopolitik öncelikleriyle ilgili karar vermek durumunda kalacaktır.

Sonuç olarak JAI ve RIC oluşumları, gelecekte jeopolitik rekabetin Asya kıtasında yaşanacağını göstermektedir. Bu rekabetin merkezinde “yükselen Çin” gerçeği bulunmaktadır. Her ne kadar Pekin, şu aşamada jeopolitik söylemlerden uzak durmaya ve daha çok ekonomik çıkarlarını korumaya çalışsa da uluslararası ilişkiler teorileri ve diplomasi tarihi, yükselen güç ile hegemon güç arasındaki çatışmanın kaçınılmaz olduğunu söylemektedir. 20. yüzyılın başında küresel süper güç olarak uluslararası sahneye çıkan ABD, kendisine meydan okuyan Almanya, Japonya ve Sovyetler Birliği’ni yenerek büyük bir tecrübe edinmiştir. Dolayısıyla, önümüzdeki süreçte yaşanacak ABD-Çin rekabetinde Pekin’in işinin oldukça zor olduğu ileri sürülebilir.


[1] “G20 Summit: PM Modi Holds Trilateral Meeting With Trump, Abe İn Osaka”, India Today, https://www.indiatoday.in/world/story/g20-summit-pm-modi-holds-trilateral-meeting-with-trump-abe-in-osaka-1557668-2019-06-28, (Erişim Tarihi: 06.07.2019).

[2] “Встреча лидеров России, Индии и Китая”, Kremlin, http://kremlin.ru/events/president/news/60846, (Erişim Tarihi: 06.07.2019).

Benzer İçerikler