Prof. Dr. Yaşar ONAY (Akademisyen-Yazar)
Son dönemde Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Türkiye’ye saldıracağı yönünde yapılan yorumların artış göstermesi üzerine, söz konusu iddiaların gerçeklik payının bulunup bulunmadığı tartışma konusu olmuştur. Bu bağlamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nin (ANKASAM) sorularını yanıtlayan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Onay, dehşet senaryolarına itibar etmediğini ve devletlerarası politikanın kulaktan dolma bilgilerle kavranamayacağını belirtti.
Biz çok duygusal ve romantik bir milletiz.
1952 yılında Türkiye’nin NATO’ya üye olmasının ardından ABD’nin stratejik ortak olarak anıldığını; ancak stratejik ortaklığın olaylara aynı pencereden bakmayı gerektirdiğini söyleyen Onay, “Türkiye’nin NATO üyeliği, Soğuk Savaş şartlarındaki konjonktürel bir gelişmeydi. Bahsi geçen dönemde Türkiye, NATO ittifakına dahil edildi. Ancak hiçbir zaman müttefik olarak değerlendirilmedi.” dedi. Onay’a göre, nasıl ki uluslararası ilişkilerde psödo-devlet (pseudostate) şeklinde tanımlanan, devlet görünümündeki devletçiklerden bahsediliyorsa, Türkiye de NATO için bir müttefikten ziyade, müttefikimsi bir ülke konumunda bulunuyor. Buna istinaden Onay, Küba Krizi esnasında Türkiye’nin gözden çıkarılması, Johnson Mektubu, 1974 Kıbrıs Çıkarması, Türk muharebe zırhlısı Muavenet’in batırılması ve Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçirilmesi gibi tarihsel hadiselere değinerek taraflar arasında bir stratejik ortaklıktan bahsedilemeyeceğini vurguladı. Onay, uluslararası politikada kalıcı dostluklardan ziyade; çıkarların önemli olduğunu ve bu nedenle değişen koşullar temelinde şekillenen ortaklıklardan bahsedilebileceğini dile getirerek ABD ile stratejik ortak konumunda olmamanın herhangi bir sorun teşkil etmediğini ifade etti.
Türkiye, neden stratejik bir ortak arayışı içinde anlamak mümkün değil.
Son dönemde gelişen Türkiye-Rusya yakınlaşmasına da değinen Onay, basında ve akademik dünyada yapılan Ankara ile Moskova arasında stratejik ortaklık ilişkisi tesis edildiği yönündeki yorumların yersiz olduğunu söyledi. Bu bağlamda Onay, ne Rusya’nın ne de ABD’nin Türkiye’nin stratejik ortağı olmadığını ve konjonktürel durumun gerektirdiği şekilde ülkelerin zaman zaman yan yana geldiğini belirtti.
ABD, Ortadoğu’daki ulus-devletleri tasfiye etmek istiyor.
ABD’nin bölgede kısa ve uzun vadeli çeşitli hedefleri olduğunu, bu kapsamda ulus-devletleri tasfiye etmek istediğini ve Arap Baharı’yla başlayan sürecin de buna işaret ettiğini vurgulayan Onay, söz konusu planın Libya, Mısır ve Irak gibi ülkelerde halihazırda uygulamaya geçirildiğini, Suriye’de de uygulanmak istendiğini ve sonrasında da İran’ın hedef alınacağını öne sürdü. Türkiye’nin güvenliği noktasında ise Onay, “Sıra İran’a gelmeden Türkiye’ye gelmez. Dolaysısıyla Ankara açısından sıcak savaşa dönüşecek bir tehdit yok.” yorumunu yaptı. Öte yandan ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı baskı stratejilerinden vazgeçmediğine de dikkat çeken Onay, yaklaşık iki yüz adet geminin Ege’deki varlığını hatırlattı.
Kısa süreli çatışma olabilir.
Doğu Akdeniz’de toplanan gemilere istinaden Yunanistan’la kısa bir çatışma riskinden bahsedilebileceğini ifade eden Onay, böyle bir durumda büyük devletlerin müdahalesinin kaçınılmaz olacağı yorumunu yaptı. Onay, “Türkiye-ABD ilişkileri, stratejik ortaklık seviyesinde değildir. Müttefiklik düzeyinde de değildir. Biz, ABD’nin gözünde müttefikimsi bir ülkeyiz.” şeklinde konuştu.
İran tasfiye edilmeden sıra Türkiye’ye gelmez.
“İran’ın aradan çıkarılmasından sonra, sıra Türkiye’ye de gelebilir.” diyen Onay, “Türkiye’nin önemi, jeopolitik konumundan kaynaklanıyor. Bizi sevdiklerinden değil. Soğuk Savaş bittikten sonra, ABD tehdit algılamasının merkezine Rusya’yı koydu. Türkiye, Rusya’ya giden coğrafya üzerindeki önemli bir ülkedir. Bu nedenle de jeopolitik olarak Türk topraklarından vazgeçmezler. Ancak Türkiye’de, kendileri gibi düşünen ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket edebilecek olan kukla bir yapı kurabilirlerse, ülkemizi bir kan deposu olarak kullanılabilirler.” açıklamasında bulundu. Ayrıca Onay, ABD’nin Lozan Anlaşması’nı tanımadığını ve bunun Türkiye’nin sınırlarının Washington tarafından kabul edilmemesi anlamına geldiğini söyledi.
Türkiye ve Rusya; Ortadoğu, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de örtüşen çıkarlara sahiptir.
Ankara ve Moskova’nın örtüşen çıkarları doğrultusunda birlikte hareket ettiğini ve bunun doğal olduğunu dile getiren Onay, Türkiye’nin ikili ilişkilerdeki heyecanlı yaklaşımına rağmen; Rusya’nın itidalli tutumundan ödün vermediğine dikkat çekti. Onay, “Rusya’nın PKK/PYD gibi terör örgütlerine ilişkin tutumu, bizim istediğimiz noktada değil. Bu da Moskova’nın kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini göstermektedir.” yorumunda bulundu.
Bu bağlamda Ankara-Moskova hattındaki yakınlaşmanın konjonktürel olduğunu vurgulayan Onay, “Türkiye’nin yapısal anlamda Rusya’yla ilişki kurmasına; yani ikili münasebetleri derinleştirmesine içinde bulunduğumuz ittifak sistemi izin vermez.” dedi.
Dehşet senaryolarının uygulanabilirliği yok.
Son olarak sosyal medyada ABD’nin Türkiye’ye saldıracağı yönündeki iddiaları değerlendiren Onay, Türkiye’nin NATO sistemi içerisinde bulunduğunu ve bunun sıcak savaşı engelleyici bir faktör olduğunu söyledi. Onay, “NATO’ya girmemiz stratejik bir hata olabilir. Ancak çıkılması çok daha büyük bir hata olur. Türkiye, bugüne kadar, orta büyüklükte bir devlet olarak hep denge politikası uygulamaya çalışmıştır. Denge durumunu göz ardı ettiği zamanlarda da çeşitli sorunlarla yüzleşmiştir. Dolayısıyla biz klasik denge politikamızın değişmez ilkelerini hayata geçirmeye çalışmalıyız. Unutmayın ki karşımızda bir haydut devlet vardır.” diyerek sözlerini tamamladı.