Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire “Rekabetçi ve verimli olmak istiyorsak Avrupa dışındaki ülkelere ihracat yapabilmemiz gerekir.” diyerek silah ihracatındaki kuralların esnetilmesi yönünde Almanya’ya çağrıda bulundu. Fransa’ya gerçekleşen silah ihracatında da çok katı kuralların olduğunu vurgulayan Le Maire, bu konuda Berlin ile uzlaşma arzusu içinde olduklarını belirtti.
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Almanya ve Fransa’nın ortak savunma projeleri geliştirmeyi planladığı bir dönemde Paris’in yaptığı bu çağrının ne anlama geldiğini tartışmaya açarak alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.
Prof. Dr. Mustafa Nail ALKAN (ANKASAM AB Danışmanı)
Prof. Dr. Mustafa Nail Alkan, son zamanlarda özellikle Almanya ve Fransa’nın Avrupa Birliği’nin (AB) dışında hareket etmeye başladığına dikkat çekerek Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçtiğimiz ay dile getirdiği “Avrupa Ordusu” fikrini hatırlattı. Normal şartlarda bu fikrin destekleneceği tahmin edilmezken Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in konuyla ilgilenmeye başladığına dikkat çeken Alkan, Avrupa Ordusu fikrinin eski olmasına rağmen bugüne kadar gerçekleşemediğinin altını çizerek “Bu projenin gerçekleşmemesinin nedeni Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) mevcudiyetiydi. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) reddettiği Avrupa Ordusu fikri tartışılırken ilginç bir şekilde Fransa’da Sarı Yelekliler hadisesi patlak verdi.” diye konuştu.
Alkan, Paris ve Berlin’in kısa süre önce Aachen Sözleşmesi’ni imzaladıklarını dile getirerek Alman yetkililerin “multilateralizm”den (çok taraflılık) bahsettiklerini ancak Birliğe aykırı olarak bilateralist (iki taraflı) bir tavır takındıklarını ifade ederek “Fransa ve Almanya ikili ilişkileri geliştirirken ‘Acaba AB süreci içindeki ilişkileri gelişmeyecek mi?’ sorusu önem kazanıyor.” dedi. Paris ve Berlin’in Beyaz Saray’dan kopmak istediğini ve iki ülkenin ABD Başkanı Donald Trump’la zaten anlaşamadıklarını vurgulayan Alkan, “Madem Trump silah satıyor ve tek başına hareket ediyor, buna karşılık söz konusu ülkeler de Washington’dan bağımsız hareket edebilmek istiyorlar. AB de bir küresel aktör olma niyetindeyse ABD’ye kafa tutmak durumunda kalıyor.” dedi. Son olarak Alkan, AB’nin dağılmayacağını ama Birlik içerisinde çeşitli ülkelerin daha fazla destekçi bularak gruplaşmalar oluşabileceğini dile getirdi.
Doç. Dr. Murat GÜL (Kırıkkale Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)
Doç. Dr. Murat Gül, Fransa ve Almanya’nın “Future Combat Air Systems (FCAS)” olarak adlandırılan projeyle uçakları, dronları, uyduları ve karadan havaya füzeleri entegre ederek ileri nesil bir sistem üretmeye yönelik anlaşmalar imzaladıklarını kaydederek “Silah sanayisine yönelik rekabette yer alabilmek ve pastadan alacakları payı arttırmak için önemli bir adım atmışlardı.” dedi. Le Maire’nin söz konusu çağrısının Almanya’ya uyarı niteliğinde bir mesaj olduğuna dikkat çeken Gül, Fransız yetkilinin “Ürettiğimiz silahları ihraç edemeyeceksek Almanya ile bu kadar maliyetli bir projeyle silah geliştirmek anlamsız. Eğer rekabetin bir parçası olmak ve etkili kalmak istiyorsak Avrupa dışındaki ülkelere de silah satmalıyız.” sözlerine dikkat çekti. Ayrıca Gül bu mesajla Almanya’nın Suudi Arabistan’a silah satışını durdurmasının da eleştirildiğini kaydetti.
Fransız Bakan’ın bu çağrısının ilk olarak ekonomik temelli olduğuna dikkat çeken Gül, “Almanya ve Fransa, bir taraftan Akdeniz’deki üyelerinin mali problemleriyle uğraşırken diğer tarafta da böyle bir projeyle ağır yük altına girmiş oldu. Dünyadaki silah satış payının ekonomik büyüklüğü ve bu iki ülkenin AB özelinde karşı karşıya kaldığı sıkıntılar düşünüldüğünde iktisadi bakımdan geride kalmaları büyük handikap olacaktır.” açıklamasında bulundu. Gül, meselenin diğer boyutunda ise siyasi ve askeri etkinin önemli bir parametre olduğunu belirterek “Yüksek teknoloji üreten ve bunu başka pazarlara ihraç edebilen ülkelerin bir bağımlılık ilişkisi yarattığı ve bu teknolojiyi tedarik ettiği ülkeler üzerinde söz sahibi olduğu muhakkaktır.” dedi. Bu bağlamda Gül, özellikle Ortadoğu coğrafyasında ve Körfez Bölgesi’nde ABD-Çin-Rusya ve diğer büyük güçlerin rekabetinin gerisinde kalmanın Almanya ve Fransa’nın siyasi/askeri ağırlığına bir darbe vuracağına dikkat çekti. Buna ek olarak Brexit sürecinin de ortaya koyduğu belirsizliği hatırlatan Gül, dolayısıyla söz konusu iki ülkenin bu proje özelinde dile getirilen alanlarda ve ileride de başka alanlarda işbirliği yapmalarının kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu söyledi.
Dr. Öğr. Üyesi İdil Laçin ÖZTIĞ (Yıldız Teknik Üniversitesi-Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler)
Dr. Öğr. Üyesi İdil Laçin ÖZTIĞ, Le Maire’nin Almanya’ya silah ihracatına dönük kurallarını gevşetme çağrısını yorumlarken “Almanya, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesine tepki olarak Suudi Arabistan’a yeni silah satışına izin vermeme kararı, Avrupa savunma sanayiini olumsuz etkileyecek niteliktedir.” ifadesinde bulundu. Öztığ, bu kararın İngiltere’nin bazı parçaları Almanya’da üretilen savaş uçaklarını Suudi Arabistan’a satmasına engel teşkil ettiğini vurguladı. Sözlerinin devamında Öztığ, Berlin’in kararının aynı zamanda Fransa ve Almanya’nın ortak üretmeyi planladığı ve İspanya’nın da yapımına katılmak istediği altıncı nesil savaş uçağı ve “Wingman” adı verilen insansız hava aracı projesini riske attığını söyleyerek “Almanya, diğer Avrupa ülkelerinin Suudi Arabistan’a silah satışını durdurmasıyla ilgili girişimde bulunsa da bir sonuç elde edemedi.” diye konuştu.
Diğer yandan Öztığ, Almanya’nın Suudi Arabistan kararının sadece Alman ekonomisini değil, diğer Avrupa devletlerinin ekonomilerini de etkileyen bir nitelik taşıdığı için Le Maire’nin çağrısının diğer Avrupa devletlerine yayılabileceğini dile getirerek “ABD’nin Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi sonrası somut bir politika değişikliğine gitmemesi ve Avrupa ülkelerinin Almanya’ya gösterdiği tepki dikkate alındığında, Berlin’in konuyla ilgili ısrarcı tutumu, onun NATO ve AB bünyesinde kısmen yalnızlaşmasına giden bir süreci başlatabilir.” dedi.
Ömer AYDIN (Gazeteci)
Gazeteci Ömer Aydın, Fransa’nın son dönemde savunma sanayii alanında elde ettiği kazanımları sürdürmek istediğini ve özellikle de Ortadoğu ve Asya ülkeleriyle imzaladığı satış anlaşmalarıyla savunma sanayiinin bütçesini iki katına çıkardığını dile getirdi. AB’nin dünya siyasetinde söz sahibi olması için mücadele eden Fransa’nın aynı zamanda bu hedefi kendi ekonomik geleceği için de tek çıkış yolu olarak gördüğüne dikkat çeken Aydın “Sanayi ve endüstri alanında Avrupa’da hakimiyet kuran Almanya’nın savunma sanayii alanında kaybedecek önemli bir pazarı yok. Buna karşın Fransa, savunma sanayii ihracatından elde ettiği gelirleri ekonomik refahının önemli kalemleri arasında görüyor.” sözlerini kaydetti.
Almanya’nın etkili olmadığı veya boş bıraktığı bir alanda genişlemek isteyen Fransa’nın aynı zamanda da savaş teknolojisi ihracatında öne çıkarak AB’de söz sahibi olma iddiasını sürdürdüğünü savunan Aydın, bir AB firması olan Airbus’ın, Almanya’nın aldığı kısıtlama kararını delmek amacıyla ilginç bir yönteme başvuracağını dile getirdi. Bu bağlamda Aydın, “Firmanın ürettiği ve Almanya tarafından bloke edilen uçakların bazı ülkelere satışını sağlamak için uçakların bileşenlerinde kullanılan Almanya çıkışlı parçalar artık kullanılmayacak. Bu oranın %10’a yakın olduğu söyleniyor ve bu parçalar artık İspanya veya Fransa’dan tedarik edilecek.” açıklamasında bulundu. Dolayısıyla Fransa’nın savunma sanayi sektöründen elde ettiği önemli miktarlardaki gelirden olmamak adına Almanya’yı kararından vazgeçirme noktasında adımlar atacağını vurgulayan Aydın, bu gerçekleşmezse Paris’in yeni yöntemler bulma yolunu izleyeceğini ifade etti.