Suudi Arabistan ve Katar Arasındaki Kriz

Paylaş

Katar ile Suudi Arabistan hiçbir zaman birbirlerinin karşısında durmazlar; son zamanlarda yaşananlar ise bazı duygusal çalkantılardan başka bir şey değildir ve ortak bir yemek ile veya Beyaz Saray’dan gelen bir telefon görüşmesiyle düzelir.

Ülkeler arasındaki ilişkiler çıkarların değişimine ve devlet başkanlarının düşünce tarzına göre farklılık gösterir. Çıkarlar ne kadar karşılıklı fayda üzerine kurulu ise ve devlet başkanları ne kadar mantıklı ve akıllı davranırlarsa, ilişkiler de o derece istikrarlı olur ki bu, gelişmiş ülkeler arasındaki ilişkilerin bir özelliğidir. Bunun tersi de doğrudur; yani ülkeler arasındaki ilişkiler bazı prensipler, tarihsel, duygusal ve maddi olmayan bağlar üzerine kurulu ise ve yönetimde bulunan elitler olayları mantıklı ve yetişkin olmayan bakış açılarıyla değerlendirirlerse, oluşacak ülke ilişkileri istikrarsız olacaktır. Bu tür ilişkiler gelişmemiş ülkeler arasındaki ilişkilerde açıkça görülmektedir.

Şüphesiz ki Katar ve Suudi Arabistan gelişmemiş ülkelerdir. Bu yüzden aralarındaki ilişkiler anlık davranışlar, duygusal ve gerici yorumlar çerçevesinde sınırlanıp kalacaktır. Buna ilişkin çok sayıda örnek verebiliriz. Önceki dönemlerde de iki ülkenin arası, farklı konular üzerindeki anlaşmazlıklardan dolayı açılmıştır. İlişkilerdeki gerginlik büyükelçilerin çekilmesine kadar uzanmıştır. Bunun yanısıra ticari ilişkiler durdurulmuş ve iki ülke karşılıklı olarak birbirlerine suçlamalar yöneltmiştir. Tüm bunların sonucunda ilişkiler, sanki hiçbir şey yaşanmamışçasına, hızlı bir biçimde eski konumuna geri dönmüş ve normalleşmiştir. Her iki ülke de siyasi olarak, özellikle dış politika yönünden aralarının bozulmasının kendi çıkarlarına uygun olmayan bir durum olduğunun farkındadır.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan’ı ziyaret etmesinin ardından, Katar-Suudi Arabistan Krizi adı verilen olay değerlendirilip incelendiğinde, bu olayın gerçek bir kriz olmadığı ve ikili ilişkilerde derin bir ayrışma ortaya çıkmadığı sonucuna varılır. Fakat iki ülke arasında gerçek bir kriz oluşmamışsa olay neden medyada bu kadar geniş yankı uyandırmış ve Suudi Arabistan ile Katar’dan birbirlerini suçlayan açıklamalar gelmiştir?

Bu olayın ortaya çıkma nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

  • İslam-Arap Dünyasının liderliği

İslam-Arap ülkelerinin liderliğini yapma konusundaki rekabeti, bütün İslam ve Arap ülkelerinde etkili olması, devrim yapan halkı destekleyerek kendi denetiminde bazı sistemlerin değişimini tamamen sağlayabilmesi ve gelişmiş ülkelerle iyi ilişkilerinin olmasıyla övünen Katar, Suudi Arabistan’ın İslam ve Arap dünyasında kendisinden fazla etkiye sahip olmasından rahatsız olmuştur. Suudi Arabistan kendini etkili ve önemli bir ülke olarak sunmaya çalışmış, ABD Başkanı’nın önünde ülkesini İslam ve Arap dünyasındaki tek etkili kutup olarak göstermiştir.

  • Körfez’de Arap Baharı’na benzer bir olayın yaşanabilme korkusu

Katar’ın düşünce tarzı, komplo teorilerine inanma konusunda diğer Arap ülkelerinden farklı değildir. ABD’nin koruma seviyesini düşürme olasılığı, Batılıların Körfez Baharı aracılığıyla siyasi iktidarı değiştirmesi korkusu veya diğer Arap ülkelerinde yaşananlara benzer biçimde Mısırlılarla Suudi Arabistanlıların kontrolünde Katar’a karşı bir hamlenin başlatılması düşüncesi, Katar’ı diğer ülkelerden daha fazla endişelendiren hususlardır. Dolayısıyla Katar, çevresiyle arasındaki bağın detayı hakkında bilgi sahibi olmak istiyor ve Suudi Arabistan’dan, son zamanlarda neler olduğu ve Trump ziyaretinin ardından neler olacağı hakkında bilgi vermesini talep ediyor.

  • Teröre karşı tutum

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da yapılan bütün konuşmalardan bölgede bazı ülkelerin terörü desteklediği sonucu ortaya çıkmıştır. Zirvenin Suudi Arabistan’da gerçekleşmesinden dolayı ilk akla gelen, suçlanan ülkenin Suudi Arabistan’a yakın bir ülke olduğudur. Sonuçta Katar, Mısır Başkanı Abdülfettah el-Sisi’nin yaptığı konuşma dolayısıyla kendisinin terörü destekleme meselesinde birinci derece sanık olduğunu anlamıştır. Çünkü Sisi yaptığı konuşmada, bazı ülkelerin teröre sağladığı desteği durdurmadan terörün kökünün kazınamayacağına işaret etmiştir. Mısır’ın Katar destekli Müslüman Kardeşler ile çatışma içerisinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda oluşan tablo daha açık hale gelecektir. Durumu daha vahim bir boyuta taşıyan olay ise Riyad Zirvesi’nde hem Trump hem de Suudi Arabistan Kralı’nın, Mısır’ın dile getirdiği noktaya vurgu yaparak, Müslüman Kardeşler’in bazı bölge ülkeleri tarafından desteklendiğini dile getirmesi olmuştur.

Katar’ı daha fazla tedirgin eden husus, kendisine de aynı yönde eleştiriler yöneltilen Suudi Arabistan’ın tutumudur. Suudi Arabistan bu suçlamalardan sıyrılarak, ABD’nin de desteğiyle Katar’ın bu konuda tek başına hedef tahtasına konmasını amaçlamaktadır. Sanki Katar, Suudi Arabistan’a şu mesajı iletmeye çalışmaktadır: Her şeyde ortak değil miydik? Neden bizden bu kadar kolay vazgeçiyorsunuz?

  • Katar-Mısır-İsrail ilişkileri

Katar, Mısır’ın Müslüman Kardeşeler’e bağlı silahlı gruplardan dolayı uğradığı zararın farkında ve Mısır’ın ulusal güvenliğinin İsrail’in; İsrail’in ulusal güvenliğinin ise ABD’nin ulusal güvenliğine bağlı olduğunu gayet iyi bilmektedir. Dolayısıyla ABD ve İsrail, Mısır’ın tehlikede olduğunu hissederlerse sessiz kalmayacak ve Müslüman Kardeşler’e sağladığı destekten dolayı Katar’ı cezalandıracaktır. Bu kapsamda ceza mahiyetinde Katar’a karşı alınabilecek en önemli önlem, tam veya kısmi bir şekilde Katar’da yönetimi değiştirmek olacaktır.

Tüm bu hususlardan çıkarılabilecek sonuç, Suudi Arabistan ile Katar arasında gerçek bir krizin oladığı yönündedir. Suudi Arabistan ve Katar birbirlerinden vezgeçmeyeceklerdir. Ramazan ayını dargın geçiren Araplar, hac mevsiminde barışıp bir araya geleceklerdir.

Benzer İçerikler