Güney Kafkasya birçok yönüyle İran açısından önem taşıyan bölgeler arasındadır. Bölge hem İran’ın hem de İran’ı çevrelemek isteyecek olan güçlerin potansiyel yayılma sahası olmanın yanı sıra; dış politika araçlarının (özellikle enerji kartı bakımından) etkinliğini sınırlandırabilme kapasitesi itibariyle de İran için stratejik önem arz etmektedir. Tahran her ne kadar resmi söyleminde kendisini “İslam Dünyası’nın Hamisi” olarak tanımlasa da dış politika yapım süreci genel olarak stratejik çıkarları üzerinde kurgulanmıştır. Bu doğrultuda Güney Kafkasya politikası, özellikle de Ermenistan ile ilişkileri İran’ın gerçek yaklaşımının göstergesi olarak nitelendirilebilir.
2017 yılı Ağustos ayının başlarında İran’ın Güney Kafkasya ülkeleriyle olan ilişkilerinde iki önemli gelişme yaşanmıştır. Aynı günlerde Tahran hem Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ı ağırlamış, hem de “İran-Azerbaycan Dostluğu Örneğinde İslam Dayanışması” başlıklı konferansa ev sahipliği yapmıştır. İran’ın dış politikada zaman zaman Ermenistan, zaman zaman da Azerbaycan ile ilgili söylemlerini iyileştirdiği bilinen bir gerçekliktir. Fakat bu kez aynı dönemde her iki ülkeyi memnun edecek adımlar atmaya çalışması beklenmedik bir durumdur.
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ikinci kez cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Hasan Ruhani’nin yemin törenine katılmak amacıyla 5 Ağustos 2017 tarihinde Tahran’a gitmiştir. Ruhani’nin cumhurbaşkanlığı sıfatının resmiyet kazanmasıyla; daha önce planlandığı üzere 6 Ağustos 2017 tarihinde iki lider arasında görüşme gerçekleştirilmiştir. Liderlerin seçim kazandıktan sonra yaptıkları ilk ziyaret ve görüşmelerin sembolik anlamı göz önünde bulundurulduğunda, Ruhan’nin ilk görüşmesini Sarkisyan ile yapmış olması manidardır.
Serj Sarkisyan, Tahran ziyaretinden 4 gün önce (1 Ağustos 2017), İran’da yayınlanan Şark Gazetesi’nde yer alan açıklamasında; Tahran ile Erivan arasında “kültürel benzerliklere ve geniş jeopolitik çıkarlara” dayanan özel ilişkiler bulunduğunu vurgulamış, iki ülkenin “bölgesel güvenliğin kurucuları” olduğunu iddia etmiştir. Hatırlanacağı üzere İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de Aralık 2016’daki Erivan ziyareti sırasında iki ülkenin “aynı kültüre ve uygarlığa ait” olduklarını ifade etmişti.
3 Ağustos 2017 tarihinde ise Erivan; Ermenistan-İran sınırındaki serbest ekonomi bölgesini işletecek olan şirketin resmen kurulduğunu açıklamıştır. Konuya ilişkin karar 3 Ağustos’ta yapılan Bakanlar Kurlu toplantısında kabul edilmiştir. “Meğri Serbest Ekonomi Bölgesi” isimli şirketin sadece Tahran ve Erivan arasındaki ticareti geliştirmekle kalmaması, her iki ülkenin üçüncü ülkelerle olan ekonomik ilişkilerine de katkıda bulunması planlanmaktadır.
Ruhani-Sarkisyan görüşmesinde bölgesel ve uluslararası güvenliğe ilişkin konuların yanısıra ekonomik alanda işbirliğinin de görüşüldüğü açıklanmıştır. Hasan Ruhani görüşmenin ardından yaptığı açıklamada; iki ülke arasındaki “kültürel ve tarihi bağlar”ı vurgulamış, Tahran ve Erivan’ın ortak bağlara dayanarak hem kendi hem de diğer bölge ülkelerinin halkları için olumlu ve önemli adımlar atabileceğine ilişkin inancını dile getirmiştir. Ayrıca Ruhani açıklamasında; iki ülkenin ekonomik, kültürel, enerji, ulaşım, turizm ve transit alanlarında işbirliği için geniş potansiyele sahip olduğunu ifade etmiştir.
Ermenistan tarafı ise özellikle bazı eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ülkelerini birleştiren Avrasya Ekonomik Birliği ile İran arasında tercihli ticaret anlaşmasının önemini ve söz konusu anlaşmanın en yakın gelecekte imzalanacağına ilişkin beklentilerini vurgulamıştır.
Terörizm tehlikesine dikkat çekmeye çalışan Ruhani, “Herkes, özellikle de Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri bu tehlike karşısında uyanık ve dikkatli olmalıdır. Bu, bölgenin istikrarını tehdit edebilir. Terörizmle mücadelede ülkeler arasında yakınlaşma ve işbirliği zorunludur”, ifadelerini kullanmıştır. Bölge açısından en önemli konuların başında gelen Karabağ Sorunu için Ruhani sadece “barışçıl çözüm” vurgusu yapmış, Sarkisyan da Ruhani’nin ifadesini tekrarlamıştır. Hâlbuki Karabağ Sorunu konusunda çözümsüzlüğün temel nedeni; Ermenistan’ın uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Azerbaycan topraklarını işgal altında tutması, uluslararası hukukun temel ilkeleri çerçevesinde çiğnemesi ve her ne olursa olsun statükonun korunmaya çalışılması olduğu genel kabul görmektedir. Tüm bunlara karşın Tahran’daki karar alıcıların daha önce olduğu gibi bu kez de işgal ve uluslararası hukuka bağlılık konusunda tek kelime telaffuz etmemeleri şaşırtıcı olmamıştır.
Karabağ Sorunu’nun ortaya çıkışından günümüze kadar gelen süreçte, İran’ın soruna ilişkin politikası, Azerbaycan ve Türkiye’nin yanısıra kendi kamuoyu tarafından da yoğun eleştirilere neden olmuştur. Bu doğrultuda Tahran’ın genel olarak Bakü’ye baskıcı, Erivan’a sıcak tutumlar sergilemesi de sıkça eleştirilmiştir. İran’ın Ermenistan’a Azerbaycan işgaline ve saldırgan politikalarını sürdürmesine bağlı olarak düştüğü kuşatılmışlık durumundan çıkması adına verdiği destek; sadece siyasal ve ekonomik konularla sınırlı kalmamıştır. Örneğin, uluslararası Nevruz şölenleri düzenlemeye başlayan ve Nevruz’u bayram olarak kutlayan ülkelerin yetkililerini davet eden İran; ne hikmetse 2011 yılındaki ilk etkinliğe Serj Sarkisyan’ı da davet etmiştir. Öyle ki Sarkisyan; Tahran’daki Nevruz kutlamalarının ana konuşmacılarından biri olmuştur.
Öte yandan Ağustos 2010’da İran’ın sözde “Ermeni soykırımı” iddiasını tanıdığına ilişkin iddialar ortaya atılmış ve net ifadelerle yalanlanmamıştı. Aynı dönemde Rusya’dan yapılan buğday ithalatında sorun yaşayan Ermenistan’ın bir kez daha yardımına, İran’ın koşması; genel olarak Erivan ile Tahran arasındaki ilişkilere ciddi derecede katkı sağlayan etken olarak dikkat çekmiştir.
İsrail ile askeri ilişkiler geliştirmek konusunda Azerbaycan’ı sıkça suçlayan ve bu konu üzerinden baskı kurmaya çalışan İran, Ermenistan ile askeri konularda işbirliği yapmaktadır. Muhtemelen İran, Ermenistan Savunma Bakanlarının en çok ziyaret ettiği ülkeler sırasında yer almaktadır. En son 31 Ocak 2017 tarihinde Ermenistan Savunma Bakanı Vigen Sarkisyan, İran’ı ziyaret ederek önemli görüşmeler yapmıştır. Ziyaret sırasında Sarkisyan, Erivan’ın Tahran’la savunma alanındaki işbirliğini üst düzeye çıkarma kararlılığında olduğunu ifade ederek, İran’ın Karabağ Sorunu konusundaki tutumundan dolayı memnuniyetlerini de dile getirmiştir. Buna karşın İran Savunma Bakanı Hüseyin Dehkan da ülkesinin Ermenistan’la her alanda ilişkiler geliştirmek istediğini ve bunun için hazır olduklarını, söylemiştir. Daha önceki analizimizde yer aldığı üzere Aralık 2016’da Ruhani de Ermenistan’ı ziyaret etmiş ve ikili ilişkileri geliştirme konusunda önemli adımlar atmıştır. Ermenistan henüz bağımsızlığını kazanmamışken Ermeni terör örgütlerinin, Azerbaycan’ı ve diğer Müslüman devletlerini hedef almasına bağlı olarak; Tahran’ın Erivan’la kurduğu olumlu yöndeki ilişkiler, Azerbaycan kamuoyu nezdinde kaygıyla izlenmektedir.
Esasen Ermenistan’ın ve Ermeni terör örgütlerinin zarar verdiği ülkeler Azerbaycan’dan ibaret değildir. Nitekim yüz yıl önce de 20 yıl önce de bu örgütlerin saldırılarından Azerbaycan ve Türkiye vatandaşları ile birlikte İran vatandaşları da zarar görmüşlerdir. Hatta 1990’lı yılların başlarında Ermenistan Azerbaycan’a saldırırken de Azerbaycan topraklarında şehit olanlar arasında İran vatandaşları da vardır. Bu nedenle olacak ki 11 Ekim 2010 tarihinde Azerbaycan’ı ziyaret eden İran Savunma Bakanı Ahmed Vahidi ile görüşmesinde Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Ebiyev “bazı ülkelerin Azerbaycan’ı dost ve kardeş olarak nitelendirmelerine rağmen işgalci Ermenistan’a ekonomik ve askeri yardım yapmalarından” rahatsızlık duyduklarını dile getirmiştir. Bakü kanadından gelen bu şikayet yalnızca İran’ı hedef almasa da; Tahran-Erivan ilişkilerinin daha önce görülmemiş düzeyde gelişmesinin, eskisine nazaran daha hassas değerlendirileceği mesajı da dönemin Savunma Bakanı Ebiyev’in açıklaması ile vermiştir.
Tahran’da Azerbaycan ile yapılan ortak toplantıda; İran adına, İslam Mezheplerinin Yakınlaştırılması Uluslararası Birliği Genel Sekreteri Ayetullah Muhsin Eraki, Azerbaycan adına ise Kafkas Müslümanları İdaresi Başkanı Şeyhülislam Allahşükür Paşazade açılış konuşmaları yapmıştır. Etkinliğe Azerbaycan tarafından milletvekilleri ve Rusya Büyükelçisi de katılmıştır. Bu toplantı daha ziyade her iki tarafın da ihtiyaç duyduğu, İran-Azerbaycan ilişkilerini belirli bir seyirde tutma çabalarına yönelik olmuştur. Bahsi geçen konferansın Sarkisyan-Ruhani görüşmesiyle aynı güne “denk gelmesi”ni; tesadüften ziyade Azerbaycan ve bilhassa İran kamuoyunun muhtemel tepkilerini azaltma girişimi olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.
Genel olarak değerlendirecek olursak, İran’ın Güney Kafkasya politikasında Ermenistan’a duyduğu “özel ilgi” sürmektedir. Tahran’ın resmi söyleminin tam aksine durumun; İran’ın Güney Kafkasya’daki tehdit ve fırsat algısından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu tehdit ve fırsat algısının niteliği farklı bir değerlendirmenin konusu olacaktır.