İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılması yönündeki karar (Brexit), 23 Haziran 2016 tarihinde yapılan referandum neticesinde yüzde 52’lik bir oyla İngiliz halkı tarafından kabul edildi. Ayrılık sürecini şekillendiren anlaşma taslağı ise 14 Kasım 2018 tarihinde ülkenin Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı. Brexit kararı İngiltere’de siyaseten bir deprem etkisi yarattı ve altı bakan istifa etti. Fakat İngiltere Başbakanı Theresa May’in Brexit konusunda hala ısrarcı olduğu görülüyor. İngiltere ile AB arasında 25 Kasım 2018 tarihinde Brüksel’de düzenlenecek olan Brexit Zirvesi’nde ise sürecin geleceğinin netleştirilmesi bekleniyor.
Bu bağlamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Brexit’in ne gibi sonuçlar doğuracağını tartışmaya açarak alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.
Prof. Dr. Mustafa Nail ALKAN (ANKASAM AB Danışmanı)
Prof. Dr. Mustafa Nail Alkan, Brexit konusunda AB’nin de en az İngiltere kadar net bir tutum içinde olacağını söyleyerek birlik bütçesinin bile bu yönde şekillendiğine dikkat çekti. Bu bağlamda Alkan, “AB, oturmuş bir kurumdur. Verdiği bir karardan kolay kolay dönmez. Birlik,
her ne kadar sürecin başlangıcında İngiltere’nin ayrılmasını istememişse de şu saatten sonra bir değişiklik yaşanmayacaktır.” dedi. Türkiye’nin de ekonomik olarak Brexit sürecinden etkileneceğini iddia eden Alkan, İngiltere’nin kararından sonra AB bütçesinde 10 milyar avroluk bir açığın oluştuğunu dile getirerek Türkiye’ye gelecek mali yardımların azalabileceğini belirtti. Alkan, AB’nin örgütsel güvenilirliğini koruyabilmek için İngiltere konusunda geri adım atmaması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Öte yandan İngiltere’nin Amerika Birleşik Devletleri’yle (ABD) yakınlaşma ihtimalini de değerlendiren Alkan, “İngiltere ve ABD işbirliği yapabilir. Ancak Avrupa tarafında da Almanya ve Fransa güçlü bir ikili haline geldi.” diyerek Batı Dünyası’nda yaşanan ayrışmaya dikkat çekti.
Prof. Dr. Mustafa Sıtkı BİLGİN (Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)
Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, İngiltere’nin AB’den ayrılmasının genellikle ekonomik açıdan değerlendirildiğini; fakat Brexit’in jeopolitik bir mesele olduğunu vurguladı. Bu durumu Avrupa-Anglosakson mücadelesiyle ilişkilendiren Bilgin, “Atlantik-Avrupa ile Anglosakson-Avrupa arasındaki rekabet, Brexit’in jeopolitik çerçevede incelenmesini gerekli kılmaktadır.” dedi. AB denildiğinde ilk akla gelen ülkelerin Almanya ve Fransa olduğunu ifade eden Bilgin, “Bu iki ülkeye jeopolitik açıdan bakıldığında, bahsi geçen aktörlerin yakın tarihte İngiltere’yle olan güç mücadeleleri dikkat çekmektedir. Bunun yanı sıra günümüzde ABD Başkanı Donald Trump’ın Almanya ve Fransa’yı kastederek Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’yle (NATO) herhangi bir katkılarının olmadığını ifade etmesi ve ticari anlamda birtakım değişiklikler istemesi de ABD ve Avrupa ülkeleri arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden olmuştur.” dedi. Bilgin, ABD’nin AB’ye yönelik eleştirileri ve İngiltere’yle olan ilişkileri perspektifinden bakıldığındaysa yaşanan ayrılığın, birlik açısından istenmeyen bir durum olmadığını dahası Avrupalıların tarihsel ve jeopolitik yakınlığından dolayı İngiltere’yi “ABD’nin Truva Atı” olarak gördüklerini belirtti.
İngiltere’nin birliğe girdiği günden itibaren ortak politikalara uyum sağlamamasının bu durumu doğrular nitelikte olduğunu söyleyen Bilgin, Londra’nın siyasi ya da ekonomik bakımdan AB’nin gelecek vadetmediği düşüncesinden hareket ederek böyle bir strateji uygulamış olabileceğini öne sürdü. Bu doğrultuda Bilgin, İngiltere’nin küresel anlamda daha bağımsız politikalar üretmeyi hedeflediği için Brexit kararını aldığını dile getirdi. Brexit sonrasında yaşanabilecek gelişmeleri “Londra’nın bir sonraki adımı Anglosakson-Atlantik ilişkilerini güçlendirmek olacaktır.” ifadesiyle değerlendiren Bilgin, birlikteki ayrılığın Türkiye-İngiltere ilişkilerine de yansıyacağının altını çizdi. Sürecin Türkiye’ye etkisini “Son dönemde İngiliz bakanların Türkiye ziyareti, bu durumun sinyalleri olarak okunmalıdır. Nitekim Londra, Ankara’yı her zaman için Ortadoğu’daki güçlü bir aktör olarak görmüştür.” sözleriyle açıklayan Bilgin, “İngiltere, geleneksel kodlarına geri dönerek küresel düzeyde ABD’yle ve Ortadoğu’da da Türkiye’yle yakın işbirliğine yönelecektir.” diye konuştu.
Doç. Dr. Osman Can ÜNVER (İstanbul Ayvansaray Üniversitesi-Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler)
Doç. Dr. Osman Can Ünver, Brexit nedeniyle İngiltere’de yaşanan sıkıntılara dikkat çekerek “İngiltere’nin kendi içinde bu sorunu kolay bir şekilde çözebileceğini sanmıyorum. İskoçya’nın da birtakım talepleri ortaya çıkacaktır.” sözlerini sarf etti. İngiltere’nin farklı bir küresel vizyonu olduğunu belirten Ünver, söz konusu ülkenin ABD’yle olan ilişkilerinin Fransa ve Almanya’yla olan münasebetlerinden farklılaşabileceğini dile getirdi. Washington ve Londra’nın yakın müttefikler olduğunu belirten Ünver, “Son dönemde iki ülke arasında sorunlar varmış gibi görünse de bu birlikteliğin kolay kolay zedeleneceğini sanmıyorum. Dolayısıyla İngiltere AB’den koptuğu takdirde, Londra’nın Washington’la olan ilişkileri güçlenecektir.” öngörüsünde bulundu.
Dr. Öğr. Üyesi İdil Laçin ÖZTIĞ (Yıldız Teknik Üniversitesi-Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler)
Dr. Öğr. Üyesi İdil Laçin Öztığ, 25 Kasım 2018 tarihinde görüşülecek taslak anlaşmanın önünde bazı engeller bulunduğunu ifade ederek İngiltere ve İspanya’nın “Cebelitarık” konusunda yaşadıkları uyuşmazlığın AB Liderler Zirvesi’nin gergin geçmesine neden olabileceğini söyledi. İspanya’nın Brexit konusunda veto hakkına sahip olmadığını belirten Öztığ, buna rağmen diğer üyelerin Madrid’in onayı olmadan çekilme anlaşmasını onaylamak istemeyeceklerini dile getirdi. Brexit’e ilişkin bir diğer engel olarak ise İngiltere Parlamentosu’na işaret eden Öztığ, “Kuzey İrlanda Demokratik Birlik Partisi ve İsçi Partisi, taslak anlaşmaya destek vermeyeceklerini açıkladı. Muhafazakâr Parti’den bazı milletvekilleri de taslak anlaşmayı ciddi şekilde eleştiriyor. Metnin Parlamento’dan geçmemesi durumunda, Theresa May görevi bırakmak zorunda kalabilir. Hatta Brexit için yeni bir referandum da düzenlenebilir.” açıklamasında bulundu.
Öztığ, İngiltere’nin AB’den anlaşmasız bir biçimde ayrılması halinde AB ile Dünya Ticaret Örgütü’nün belirlediği gümrük tarifelerine göre ithalat-ihracat yapabileceğini; diğer taraftan İngiltere’nin AB’yle anlaşarak Gümrük Birliği’nden çıkması durumunda Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti arasındaki sınırın daha da belirginleşeceğini ve buna bağlı olarak İngiltere-AB arasındaki serbest ticaretin sekteye uğrayacağını söyledi. Ayrıca İngiltere’nin AB’den ayrılması halinde bile Gümrük Birliği’nde kalabileceğini belirten Öztığ, böyle bir gelişmenin yaşanması halinde Londra’nın üçüncü ülkelerle yapılacak ticaret anlaşmalarında imza hakkının olmayacağını belirtti. Son olarak Öztığ, “Senaryo ne şekilde olursa olsun İngiltere’yi siyasi ve ekonomik açıdan zorlu günler bekliyor.” ifadelerini kullandı.
Umut ARIK (Emekli Büyükelçi)
Emekli Büyükelçi Umut Arık, İngiltere’nin en başından beri AB üyeliğine mesafeli durduğunu hatırlatarak Londra’nın Avrupa bütünleşmesinden ABD’nin uzak kalmasını istemediğini ve aynı zamanda İngiliz Milletler Topluluğu’ndaki imtiyazlardan yararlanmayı arzuladığını söyledi.
İngiltere’nin AB üyeliğinin tarihsel olarak ilk kez 1960’lı yıllarda gündeme geldiğini belirten Arık, bu dönemde Fransa Cumhurbaşkanı olan Charles de Gaulle’ün İngiltere’nin AB üyeliğine itiraz ettiğine dikkat çekerek söz konusu ülkenin üyeliğinin 1973 yılında Fransa’nın itirazının ortadan kalkmasıyla gerçekleştiğini hatırlattı. Arık, İngiltere’nin başından beri AB’deki birçok uygulamaya dahil olmak istemediğini; ancak örgüte önemli mali desteklerde bulunduğunu ve bunun da ülke ekonomisinde sıkıntılar yarattığını söyleyerek “İngiltere, AB üyeliğinden dolayı İngiliz Milletler Topluluğu içinde sağlamış olduğu gümrük ve ticaret avantajlarından yararlanamamış ve AB’nin yüksek fiyatlı girdilerine boyun eğmiştir.” diye konuştu. Bir diğer sıkıntı olarak da İngiltere’nin bölgesel kalkınma fonlarından faydalanamadığını belirten Arık, ABD ile İngiltere’nin İkinci Dünya Savaşı sırasında “ödünç verme-kiralama” sistemi içinde başlayan büyük ticaret yaklaşımına AB’nin ortak gümrük tarifelerinin set çektiğini dile getirdi. Arık, “İngiltere ile AB arasında bir kan uyuşmazlığı söz konusudur. Fransa ve Almanya’nın birlikteki liderliği ve buna bağlı olarak İngiltere’nin ikinci plana atılması da İngiliz kamuoyunu rahatsız etmiştir.” sözlerini kaydetti. Diğer yandan AB içindeki serbest göç hareketi ve iş gücünün serbest dolaşımıyla ortaya çıkan durumun, özellikle de Doğu Avrupa ülkelerinin AB üyeliklerinin İngiltere’yi etkilediğini vurgulayan Arık, “İngiltere’ye bu bölgelerden gelen kişiler, İngiliz çalışma hayatına önemli etkilerde bulunmuştur. Bu nedenle de İngiliz halkı, AB politikaları üzerinden siyasetçilere sert eleştiriler yöneltmiştir.” dedi.
Arık, İngiltere’nin rahatlıkla AB’den çıkabilecek ekonomik güce sahip olduğunu; ancak buradaki esas problemin İngiltere’nin İrlanda ile olan ilişkilerinden kaynaklandığını söyledi. İrlanda’nın AB üyesi olduğunu ve Kuzey İrlanda’nın da İrlanda ile sıkı bağlarının bulunduğunu belirten Arık, sorunun hem birliği hem de İngiltere’yi ilgilendirdiğini ifade etti. Diğer yandan Arık, Brexit meselesinin İskoçya ile İngiltere arasında da sorunlara neden olacağını vurgulayarak “Bu iki ülkenin durumu, İngiltere’de yaşanan istifaların nedeni olarak gösterilebilir. İstifalar, İngiltere’nin Brexit için AB Komisyonu’yla yaptığı müzakerelerde arzuladığı avantajları sağlayamamasıyla ilişkilidir. Zaten İngiltere, hiçbir zaman AB üyesi olmaktan memnuniyet duymamıştır. Bu kan uyuşmazlığının şu ana kadar büyük bir kopuşa sebebiyet vermemesinin nedeni de birlik içindeki refah ortamıdır. Ancak bu refah durumu, son dönemlerde hızla bozulmaktadır. Bu da İngiltere’nin kopuşunu kolaylaştırmıştır.” ifadesinde bulundu.
Hüseyin GÖKÇE (Dünya Gazetesi Ankara Haber Müdürü)
Brexit sürecinin Türkiye’ye olan etkilerine değinen gazeteci Hüseyin Gökçe, Türkiye açısından karamsar olmadığını söyledi. Gökçe, “Londra zaten Brexit müzakereleri başladığı andan itibaren yeni ekonomik arayışlara yöneldi. İngiltere, Avrupa’nın doğusundaki ülkelerle yakınlaşmaya çalışıyor. Eğer Türkiye süreci bir fırsat olarak değerlendirirse, Brexit’ten kârlı çıkabilir.” açıklamasında bulundu. AB’nin zaten mali yardımlar konusunda verdiği taahhütleri yerine getirmediğini ve dolayısıyla İngiltere’nin birlikten ayrılmasının Türkiye’ye gelecek paranın azalması anlamına gelmeyeceğini ifade eden Gökçe, İngiltere’nin 2020 yılı sonuna kadar AB’ye karşı yükümlülüklerini yerine getireceğini de hatırlatarak bu konuda herhangi bir problem yaşanmayacağını öne sürdü. Gökçe, İngiltere’nin yeni bir işbirliği kapsamında Türkiye’yle yakınlaşabileceğini ifade ederek “Üstelik üretim merkezleri İngiltere’de olan AB kurumları, Brexit nedeniyle yatırımlarını doğuya kaydırmaya başlayacak. Hatta İngiltere de benzer hamleler yapabilir. Bu anlamda Türkiye bir merkez olabilir. Ankara doğru politikalar uygularsa, bu durumdan kârlı çıkabilir.” değerlendirmesinde bulundu.