Tarih:

Paylaş:

Mülteciler, İstihbaratçılar ve Amerikalı Paşa…

Benzer İçerikler

Arap Baharı”nın bir anlamda duvara tosladığı ve sürecin kilitlendiği kritik ülke Suriye, yerel-bölgesel-küresel boyutta gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Harici ve dahili tüm aktörler açısından büyük bir çıkmaza giren krizde gelinen aşama; bölgesel, hatta küresel nitelikte, savaş ile barış arasında oldukça hassas ve kırılgan sayılabilecek bir noktaya işaret ediyor. Daha net bir ifadeyle, bir adım ötesi çok büyük bir olasılıkla “kıyamet savaşı”. Çekilen “kırmızı çizgiler” bunu söylüyor!

Hiç kuşkusuz bu krizin Suriye sonrası en fazla etkilendiği ülke, Türkiye. Mültecilerden iktisadi-ticari boyuta, kızgın komşulardan teröre kadar geniş bir yelpazede Türkiye doğrudan-dolaylı kayıplar içinde ve büyük bir baskı altında. Baskının kaynağı sadece komşular değil, müttefik olarak bildiğimiz ülkeler de…

Tepkilerini örtülü-açık şekillerde  ortaya koyan bu ülkeler Ankara’ya karşı makası her geçen gün daraltıyorlar. Bu çerçevede Türkiye’yi neredeyse günü birlik ziyaret eden Amerikalı üst düzey “konuklar”, muhtemelen beş çayına gelmiyorlar! Aynı şekilde, ağırlıklı olarak sınır bölgelerimizde cirit atan yabancı istihbaratçılar da bizimle “istihbarat paylaşımı” için bu kadar yolu tepmiyor olsalar gerek!

Dolayısıyla oyunun adı belli. En azından Ankara açısından öyle ya da böyle “yolun sonu” hızlandırılmaya çalışılıyor. Bir diğer ifadeyle Türkiye, Suriye konusunda “Batılı dostları” tarafından çok daha öncesinden başlaması gereken, fakat bir şekilde savsaklamayı başardığı bu savaşa sokulmak isteniliyor. Bunun için kahin olmaya gerek yok! Fakat bu husus, artık eskisi gibi kolay değil, özellikle de evi camdan olan Türkiye gibi ülkeler açısından…

Burada, Suriye konusunda bir savaşı göze almış bulunan İran ve hatta Rusya gibi faktörleri göz ardı etmek, pek mümkün değil. Nitekim, en azından Rusya’ya verilen taahhüdün altında da bu yatıyor. Aslında bu taahhüt bir yönüyle “onur kırıcı” gibi görünse de, diğer taraftan diplomasinin bir inceliği olarak sizin öteki aktörler karşısında elinizi kuvvetlendiren önemli bir gerekçeye dönüşmüş oluyor, aynen İkinci Dünya Savaşı Türk dış politikasında olduğu üzere. Dolayısıyla Ankara bu gerçeğin farkında. Mümkün mertebe ipe un sermeye çalışmasının altında da bu neden yatıyor. Ama bunu açık açık dillendirebilmesi pek mümkün değil. Bunu dillendirmediği halde kendisine “Pakistan örneği” (Türkiye’nin Ortadoğu’nun Pakistan’ı olabileceğine yönelik iddialara bakıldığında ne demek istediğim daha net anlaşılacaktır) hatırlatılan Türkiye’nin bundan dolayı çok daha temkinli bir politika izlemesi gerekiyor. Gerçi, içinizden bazıları “bu biraz da bizim hatamız değil miydi” diye sorabilir. Doğrudurlar. Fakat bu husus, hatanın sonuna kadar sahiplenilmesi anlamına gelmemeli.

Ankara’daki “küçük bir hesap hatası” yüzünden bugün Türkiye’nin içine düştüğü durum ortada. Öyle ki, Türkiye Ortadoğu ile doğrudan karayoluyla ticaretini gerçekleştiremediği gibi, bölgede iş yapmaya çalışan insanlarının bile güvenliğini sağlayamaz durumda. Bir anlamda stratejik derinliklerine sınırın öte tarafından bakan ve seken kurşunlardan kendini korumaya çalışan bir Türkiye görüntüsü var.

Mülteci meselesi ise, sadece finansal boyutta bir sorun olmayı çoktan aşmış vaziyette.  Havadan sudan meselelerle bayrağımızı indiren ve güvenlik güçlerimize saldıran mülteciler, misafir olmanın çok daha ötesinde bir davranış ve ruh hali içindeler. Sanki minnet duyulması gereken onlar!

Bunun dışında, Suriye krizinin sınır yansımaları olarak da kabul edilebilecek provokasyon boyutu, bölge halkıyla güvenlik güçlerini de karşı karşıya getirmeye başlamış durumda. Hatay’da yaşanan son gelişmeler bunun bariz bir göstergesi. Yaşananları sadece basit bir provokasyon olarak nitelendirmek, işin kolayına kaçmak olacağı gibi, en başından itibaren yaklaşan krizleri okumadaki körlüğümüzü bir kez daha teyit edecektir.

Lafı uzatmaya gerek yok; Suriye krizi, artık gelinen aşama itibarıyla gerçekten “Türkiye’nin bir iç meselesi” olmaya başlamıştır. Bunu görmek ve buna uygun tedbirler almak gerekiyor. Bu aşamada, Türkiye’yi Suriye üzerinden bölgesel bir savaşın içine sokmak isteyen ajan-provokatörlerin oynadığı rolü göz ardı etmemek gerekiyor. Bu son gelişmeleri, sadece Şam ya da Tahran arka boyutuyla değerlendirmek ise, yapılabilecek en büyük hatalardan biri olacaktır. Bu hata, süreci hızlandıracağı gibi, Türkiye’nin gireceği olası bir savaşın muhataplarını da arttıracaktır!

Sonuç olarak; Suriye krizinde izlenen yanlış politika, bölgeyi, özellikle de sınır bölgelerimizi fazlasıyla açık, kırılgan ve hassas bir hale getirmiştir. Dolayısıyla Ankara’nın bir an önce bölgede, başta istihbarat faaliyetleri ve mülteciler mevzuu olmak üzere, denetimi ve kontrolü her ne pahasına olursa olsun eline alması gerekmektedir. Doğrudan ya da dolaylı yollardan, oyunun kuralları neyi gerektiriyorsa, ona göre…

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROLhttps://www.ankasam.org/author/mse/?lang=en
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.