Tarih:

Paylaş:

Musul’da Türkmen Varlığı

Benzer İçerikler

Irak’ta üçüncü büyük millet olan Türkmenler, ülkenin farklı illerine dağılmıştır. Kerkük, Musul, Erbil, Selahaddin ve başkent Bağdat’ın bazı illerinde bulunmaktadır. Türkmenlerin gerçek sayıları hakkında herhangi bilimsel bir çalışma veya sayım yapılmamış ve her zaman Irak nüfusunun sabit olan oranı %2’de kalmıştır. Irak’ın kuruluşundan bu yana iktidarı elinde bulunduran kişi ve gruplar Türkmenlere karşı despot politika izlemişlerdir. Irak’ta Türkmenler hiçbir zaman gerçek nüfusunu temsil eden oranla kurulan hükümetlerde temsil edilmemiştir. Aksine her zaman bulunduğu bölgelerde baskı ve haksızlıklara uğramıştır. Irak’ın her siyasi döneminde Türkmenler farklı bahanelerle hedef haline gelmişlerdir. Özellikle Irak’ta Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından bir yıl geçmesinin ardından 1959’da Türkmenlere karşı yaşanan Kerkük Katliamı bunlara verebileceğimiz en tipik örneklerden biridir. Daha sonra iktidara geçen Baas Partisi de aynı yönde Türkmenleri en basit haklarından bile mahrum bırakmıştır. Bununla yetinmeyip Türkmen ağırlıklı bölgelerin demografik yapısını değiştiren politikalar izlemiştir. 2003’te Irak’ta gerçekleşen köklü değişiklikten sonra Türkmenlere yapılan haksızlıkların giderilmesi yönünde ümitlerin doğmasına rağmen kurulan yeni sistem ve iktidara geçenlerin Türkmenlere karşı tutumları 2003 yılı öncesi dönemlerden  farklı olmadığı görülmüştür. 2003 yılı sonrası düzende Türkmenlere siyasi, toplumsal ve kültürel alanlarda bazı hakların tanınmasına rağmen bu haklar Türkmenlerin gerçek temsilcilerine verilmemiştir. Çünkü kurulan siyasi parti ve gruplar Türkmenler üzerinden Türkmenlere verilen hakları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır.

Musul, Türkmenlerin yoğun biçimde bulunduğu önemli illerden bir diğeridir. Musul’a bağlı Irak’ın en büyük ilçesi konumunda olan Telafer ilçesinin nüfusunun tamamına yakını Türkmen’dir. Yaklaşık 450 bin ile 500 bin arasında nüfuslu Telafer ilçesi, sahip olduğu stratejik konumundan dolayı siyasi grupların rekabet odağı haline gelmiştir. Böylece Türkmenlerin birlik beraberliğini bozarak ve Türkmenler arasında fitne ve ayrımcılığı alevlendirecek gelişmeler ortaya atılmıştır. Irak’ın genelinde uygulanan mezhep çatışması sorunu Türkmenler arasına da yerleştirilmiştir. Maalesef Türkmen düşmanı olanlar bu sinsi planlarını büyük ölçüde uygulamayı başarmıştır. Bilindiği üzere Türkmenler yıllarca Sünni ve Şii mezheplerine mensup fertlerden oluşmaktadırlar. 2003 yılına kadar Türkmenler mezhebe dayalı anlaşmazlıklardan uzak durmuşlar ve o tarihe kadar Türkmenler arasında böyle bir çatışmanın çıkması bile düşünülemezdi. Telafer ilçesinde bulunan Türkmenler, Hırçın ve savaşma kabiliyetine sahip olan bir yapıya sahiplerdir. Bu diğer bölgelerde bulunan Türkmenlerin bu özelliklerden yoksun oldukları anlamına gelmez, fakat eğer Türkmenlere özel silahlı birimler oluşturulmak istenirse oluşacak silahlı Türkmen güçlerin şah damarını Telaferliler oluşturacaklardır. Bu yüzden bütün oyun ve planlar Telafer üzerinden başlamıştır. 2006 – 2007 yıllarında Irak’ın genelinde mezhep çatışması zirve yapmış ve Sünni – Şii gruplar arasında çıkan çatışmalar sonucunda yüzlerce insan katledilmiştir. Bu bağlamda Telafer ilçesine de bu tür çatışma yansımış ve mezhep çatışmaları sonucunda çok sayıda Telaferli Türkmen hayatını kayıp etmiştir. Telaferliler genel olarak iki gruba ayrılmışlardır. Birincisi, İran destekli Şiilerin öncülüğünde oluşturulan gruptur. Buna karşı el-Kaide ve DEAŞ gibi terör örgütlerine katılan bazı Telaferli Sünni Türkmenlerdir. Tabi bu iki tarafta yer alanlar Telaferlilerin tamamı değildir. Yani bütün Şii Telaferliler İran’ın kurduğu grubu desteklememektedir. Buna karşı Sünni Telaferlilerin de tamamı değil bazılarının adı geçen terör gruplarında yer almışlardır. Bu iki grubun başında bulunanların temel hedefleri Türkmen varlığını tehdit ederek dar mezhep temeline dayalı görüşler çerçevesinde Telafer’de huzuru bozarak dış planlara hizmet etmektir. Bu bağlamda en kanlı çatışma ve patlama olayları Telafer’de bilinçli olarak gerçekleştirilmiştir. Mart 2007’de Telafer’de Şiilerin sokaklarında bomba yüklü bir tırın infilak etmesi sonucu Irak’ın en şiddetli patlaması meydana gelmiştir. Bu patlama sonucunda yaklaşık 100 ev yerle bir olmuş ve 152 kişi hayatını kaybetmiştir. Patlama adeta bir katliamdı. Bunu gerçekleştirenler de zaten el-Kaide’ye mensup terör örgütüydü. Bu olay sonucu Türkmenler arasında Şii – Sünni nifak tohumunun ekildiğini görüyoruz. Türkmen düşmanları bu planlarını başarılı bir şekilde gerçekleştirmişlerdir. Böylece yıllarca herhangi bir sıkıntıları olmayan ve huzur içinde yaşayan Türkmenleri mezhep çatışmasına çekmeye başarmışlardır.

Diğer yandan İran destekli Iraklı siyasi Şii gruplardan biri Muhammed Taki Al-Mevla isminde bir Telaferli Şii din adamıyla bölgede ayrımcılığı had safhaya çıkarmasında büyük rol oynamıştır. Buna karşı 2014’te DEAŞ’in önemli iki isminin Sünni Telaferli Türkmenlerden oluşması Türkmenler arasındaki durumun ne kadar vahim olduğunun göstergesidir. Bu iki isim DEAŞ terör örgütünün başkanı Al-Bağdadi’nin yardımcılarıdır. İlki Abu Müslim At-Türkümani’dir, diğeri de Abu Ala Al-Afri’dir. Böylece Musul Türkmenlerin en önemli bölgesi olan Telaferli Türkmenler Irak’ta dış güçlerin kirli oyunlarına alet edilmişlerdir.

Irak Türkmenleri’nin en büyük temsilcisi niteliğinde olan Irak Türkmen Cephesi maalesef Telafer’de gerçekleşen olayları kontrol altına alamamıştır. Çünkü bu planların gerçekleştirilmesini isteyen tarafların Irak’ta hem maddi ve hem de nüfuz bakımından Irak Türkmen Cephesi’nden daha güçlüdür. Ayrıca Irak Türkmen Cephesi’nin de izlediği bazı yanlış politikalardan dolayı Telafer’deki olaylardan uzak kalmasına neden olmuştur. Çünkü Irak Türkmen Cephesi daha fazla Kerkük’e odaklanmıştır. Faaliyetlerini ve ağırlığını sadece Kerkük’le sınırlı tuttuğundan dolayı Telafer Türkmenleri ihmal edilmiştir. 450 bin ile 500 bin civarında bir nüfusa sahip olan Telafer hak ettiği biçimde Irak Türkmen Cephesi’nde temsil edilmemiştir. Irak Türkmen Cephesi sadece Telafer’i ihmal etmemiştir, Erbil’den de uzun süre kopmuştur.

Musul’da Türkmen varlığı sadece Telafer ile sınırlı değildir. Musul’un merkezinde bazı mahalle sakinlerinin tamamına yakını Türkmenlerden oluşmaktadır, ayrıca Musul’un etrafından da Şerihan, Karakoyunlu, Karayatak, Yarımça, Tezharaba, Gökçeli, Ziyaret, Reşidiye, Buhur ve Zehra Hatun gibi 70 Türkmen köyü bulunmaktadır. Böylece Musul, Türkmen varlığı bakımından en az Kerkük kadarı önemlidir. Fakat ne yazık ki şimdiye kadar Musul Türkmenlerini birleştirecek projeler üretilmemiş ve her geçen gün Musullu Türkmenleri dağıtıp aralarında nifak sokmaya çalışan çok sayıda grup mevcuttur. Türkmenlerin farklı mezheplerden oluşmaları bir dezavantaj değildir. Tam tersine bu bir milletin zenginliğini ve inanç özgürlüğünün kanıtıdır. Gerçekten de uzun yıllar Türkmenler bunu ispatlamışlardır. Fakat dış etkenler Türkmen varlığından rahatsız olmuşlardır. Daha işgalin ilk günlerinden beri ABD’li güçler sıkça Telafer bölgesine saldırmaya başlamıştır. Çünkü Telafer, bulunduğu coğrafi konum bakımından teröristlerin Suriye’ye sızmaları için ana güzergah niteliğindedir.

Günümüzde de Telaferli Türkmenler arasında mezhep çatışması ve ayrımcılık maalesef devam etmektedir. Şii Türkmenler diğer Iraklı Şii gruplarla işbirliği çerçevesinde Haşdi Şabi milis örgütlerinde yer almışlardır. Bunlar Türkmen kavramına ve anlamına fazla itibar etmeyerek mezhepsel temellere dayalı şiddet kullanmaktadırlar. Bu grup o kadar ileri gitmiş ki geçen hafta bir video görüntüsü yayınlayarak Türkiye’yi tehdit etmişlerdir. Yayınlanan video görüntüsünde bir grup Telaferli Şii militan hem Arapça hem de Türkmence konuşarak Türkiye’yi doğrudan tehdit etmişlerdir. Bu video görüntüsü ilk değildir. Daha önce de böyle bir video yayınlanmıştır. Aslında İran yanlısı Iraklı Şii gruplar bunu yaparken temel hedeflerinin bölge halkını kullanarak kendilerine meşruluk kazandırma çabası olduğunu söyleyebiliriz. Ama daha önce de belirtiğimiz gibi bunlar her iki tarafta da azınlık oluşturup sadece şişirilmeye çalışılıyor. Çünkü hem Erbil’de hem de Türkiye’de Telaferli Türkmen göçmenlerin sayıları her geçen gün artmaktadır. Ayrıca şimdi Telafer’de kalan yaklaşık 50 bin civarında insanın bulunduğu tahmin edilmektedir.

Telafer ve Musul’un diğer bölgelerinde bulunan Türkmenleri DEAŞ sonrası dönemde zor günler beklemektedir. Çünkü Musul operasyonu zaten mezhepsel sloganlarla başlamış ve Haşdi Şabi milisleri intikam duygusuyla Musul’a taarruza geçmişlerdir. Irak merkez hükümeti de İran’ın desteğiyle Telafer ilçesinin kontrol görevini Şii HaşdiŞabi milislerine vermiştir. Bu da Telafer’in yarısından fazlasını oluşturan suçsuz Sünni Türkmenlerin tehdit altında oldukları anlamına gelmektedir. Telafer ilçesinin yapısı aşiretlerden oluştuğundan dolayı iki taraf arasına kan davaları girmiş ve aşiret geleneğine göre bu davalar ancak kanla temizlenecektir. Bu da Telafer ilçesinde bir katliamın yaşanmasına neden olabilir. Çünkü bu görüş maalesef Irak Merkez Hükûmeti ve diğer Şii siyasi gruplar tarafından desteklenmektedir. Örneğin Kanun Devleti listesinden Irak parlamento üyesi Nehla Al-Hibabayi, Sünni Türkmenlerin öldürülmeleri gerektiği hususunu kaçınmadan duyurmuştur. Sonuçta Telafer’in Haşdi Şabi tarafından kontrol edilmesi ilçeye ya Sünni Türkmenlerin sürülmesini ya da katliama maruz kalmaları sonucunu beraberinde getirecektir.

Dr. Muwafaq Adil OMAR
Dr. Muwafaq Adil OMAR
Lisans (2005) ve Yüksek lisans ( 2008) eğitimini ‘Saddam Sonrası Irak’ta Şiilerin Yeni Konumları ve Körfez Ülkeleri Üzerindeki Olası Siyasal Etkileri’ başlıklı tezi vererek Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan Muwafaq Adil OMAR doktora programına Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası ana bilim dalında Doktora öğrencisi olarak halen devam etmektedir. Orta Doğu, Irak, Suriye, İran, Türkiye, Arap ülkeler ve Demokratikleşme üzerinde çalışmakta ve Arapça, Türkçe, Sorani Kürtçesi ile İngilizce dillerini bilmektedir. 2010-2012 yılları arasında Irak’ın Erbil kentinde bulunan Selahaddin Üniversitesi, Hukuk ve Siyaset Bilgiler fakültesinde öğretim görevlisi olarak Siyaset bilimler bölümünde; uluslararası teoriler, uluslararası ilişkilere giriş, siyaset bilimine giriş, siyasi tarih, siyasal sistemler ve hukuka giriş derslerini vermiştir.