Tarih:

Paylaş:

Kırım “Self-Determinasyonunun” Siyasiliği Üzerine

Benzer İçerikler

16 Mart 2014 Pazar günü referanduma giden Kırım, Rusya’ya bağlanma kararını yüzde 95’ten fazla bir oy oranıyla almıştır. Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde yaşanan gelişmeler Kiev başta olmak üzere Ukrayna’da cereyan eden olağanüstü olaylara cevap niteliğindedir. Kırım da dahil olmak üzere ülkenin farklı bölgelerinde çatışmalar ve gerginlik ise devam etmektedir. Bunun yanında Rusya’nın en çok adı zikredilen aktör olması ve Kırım ile yakın ilişkileri olayların siyasi boyutunu ve buna bağlı olarak hukuki durumunu da etkilemektedir.

Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin siyasi statüsüne ilişkin geçen hafta alınan kararlar ve neticesindeki gelişmeler, dile getirilen tepkiler uluslararası hukukun önemli ve bir o kadar da tartışmalı ilkesi olan self-determinasyonu yeniden gündeme getirmiştir. Kırım örneğinde de görüldüğü üzere ileri sürülen hukukî ve siyasi tezler taraflara göre değişmektedir. Bu yazıda Kırım’ın self-determinasyonun hukukiliğinden ziyade siyasi nedenlerle ve gerekçelere dayandırılan diğer self-determinasyon örneklerinden ne kadar farklı olduğu ele alınmaya çalışılacaktır.

Kırım’ın Self-Determinasyon için Gerekçeleri

Kırım’ın bağımsızlığını ilan edip Rusya’ya bağlanma kararının Ukrayna anayasasını ihlal ettiği tezlerine yine anayasa üzerinden karşı çıkmaktadır. Kırım, eski devlet başkanı Viktor Yanukovich’in görevden alınış şekliyle bizzat Kiev tarafından anayasanın ihlal edildiğini savunmaktadır. Ukrayna’da yaşananları darbe olarak adlandırarak aslında anayasal sürecin askıya alındığını, hükümetin artık anayasal gücü olmadığını öne sürmektedir. Ayrıca Ukrayna’da Rus kökenlilerin dillerini rahatça kullanamadıkları, kültürlerini yaşayamadıkları, hatta can güvenlikleri olmadığı öne sürülmekte ve self-determinasyon referandumu gerekçelendirmeye çalışılmaktadır. Kiev’de aşırı sağcı siyasi güçlerin göreve geldiği Rus kökenlilerinin güvenliklerini tehdit ettikleri gerekçesiyle korunmaları gerektiği belirtilmiştir.

Ukrayna’nın Tepkisi

Kiev ise öncelikle iç self-determinasyon öğelerine başvurulması gerektiğini savunmuştur. İlgili adımlar atılmazsa ve Ukrayna yönetimi üzerine düşeni yapmazsa dışsal self-determinasyon seçeneklerinin kullanabileceği referandum sürecinde dile getirilmiştir. Ukrayna Parlamentosu gelişmeleri tanımadığını Kırım bölgesel meclisini feshederek de göstermiştir. Ukrayna Anayasa Mahkemesi de Kırım parlamentosunun kararının ve referandumun düzenlenmesini anayasa ihlali olarak açıklamıştır.

Kırım-Ukrayna-Rusya İlişkilerindeki Benzer Örnekler

Kırım’ın Rusya ve Ukrayna ile siyasi ilişkileri ve ilişkinin hukuki boyutları gelinen noktayı anlamak için önemlidir. SSCB’nin otonom bir cumhuriyeti olan Kırım, Ukrayna’ya bağlanmasından sonra yetki ve güç paylaşımına dair çeşitli taleplerde bulunmuştur. Taraflar özerklik, öz yönetim gibi konularda farklı bakış açılarına sahip olmuş; ikili ilişkilerde gerginlik yaşanmıştır. Kırım çeşitli aralıklarla Ukrayna’dan ayrılma; özerkliğe, daha fazla yetkiye, kaynaklar üzerinde paylaşıma ve kültürel haklara sahip olma gibi talepleri Kiev’in önüne getirmiştir. SSCB’nin dağılmasıyla ve Ukrayna’nın bağımsızlığına kavuşmasıyla Kırım’ın ayrılık yönündeki talepleri ise fazlalaşmıştır. Ayrıca Moskova yanlısı ve daha fazla özerklik isteyen kesim Kırım siyasetinde gücünü arttırmıştır. Kırım’ın cumhuriyet ve bağımsızlığını ilan etmesi gibi teşebbüsleri genellikle Kiev’in daha fazla özerklik verilmesiyle ve yetki paylaşımında bulunmasıyla cevaplanmıştır. Kimi zaman Kırım anayasası feshedilmiş, referandum da çeşitli aralıklarla gündeme gelmiştir ve yine Kırım’a daha çok yetki verilmiştir.

Sonuç

Sonuç olarak Kırım ve Rusya, self-determinasyonun halk ve sınırlar gibi teamül öğeleri yerine siyasi kriterlere dayanarak politikalarını açıklamaktadır. Öte yandan süreci anlamak, desteklemek veya karşı çıkmak ve eleştirmek için hukuk da taraflarca kullanılmaktadır. Fakat iki tarafın da hukuka aykırı adımları bulunmaktadır. Örneğin Kırım anayasasında parlamentoya ayrılık kararı alabilme ve referandum düzenleyebilme için yetki verilmemiştir. Ukrayna anayasasında da toprak bütünlüğüne ilişkin konuların ülke genelinde düzenlenecek bir referandumla karara bağlanabileceği belirtilmektedir. Kırım cevaben parlamentonun kararı ve referanduma halkın desteği ile süreci gerekçelendirmeye ve referandumu meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Kırım halkının çoğunluğu tarafından kabul edildiğinin altı çizilmektedir. Böylelikle hukukî gerekçelerden çok siyasi gelişmelere yer verildiği görülmektedir.

Ayrıca eski cumhurbaşkanın görevden alınma şeklini anayasayı ihlali olarak yorumladıkları için Rusya ve Kırım artık Ukrayna anayasasından bahsedilemeyeceğini öne sürmektedir. Ukrayna ve uluslararası kesimin bir kısmı referandumun tek taraflı olmasına dikkat çekmektedir. Fakat bu tablo da Kırım’ın self-determinasyon ilanına has bir özellik değildir. Benzer yolları ve argümanları kullanan siyasi self-determinasyon örnekleri bulunmaktadır.

Kiev-Kırım gerginliği ikili ilişkilerin parametrelerini ve geçmiş örnekleri akla getirmiş fakat sonuç çok farklı olmuştur. Rusya’ya bağlanmak için Kırım’daki Moskova yanlısı siyasi yapılanmalar ve Rus nüfusun hazır gerekçeleri, iç self-determinasyon ve dış self-determinasyon teşebbüs örnekleri ve deneyimleri bulunmaktaydı. 2014 olayında ise Kırım’ın Rusya ile ilişkileri ve Kiev’deki siyasi sürecin Kırım ve Moskova’ya olan etkilerinin Kırım’ın böyle bir karar almasında etkili olduğu düşünülmektedir. Başka bir deyişle Ukrayna gündeminde Kırım’ın self-determinasyon talepleri bulunmakta idi. Konjonktüre göre Kırım’ın talebi, Moskova’nın desteği ve Ukrayna ve diğer aktörlerin cevabı belirleyici gelişmeler olarak self-determinasyonun gündeme taşınmasında siyasi unsurun önemini bir kez daha göstermiştir.

Rus kökenlilerin güvenliğinden endişe edildiği ve çeşitli kültürel haklarının verilmediği tezleriyle de Rusya’ya ait olduğu belirtilen silahlı güçlerin varlığı ve Kırım’ın referandum talebi gerekçelendirilmeye çalışılmıştır. 1783’te Rusya tarafından ilhak edilen Kırım’ın nüfusunun yüzde 60’ının Rus olduğu düşünüldüğünde gerekçeler şaşırtıcı değildir. Ukrayna toplumunda Rusya’ya ve Rus etkisine olan tepki ve sağ görüşün yükselişte olması self-determinasyonun siyasi temellendirilmesinde bir başka gerekçe olarak kullanılmıştır. Rusçanın bölgesel veya ikincil dil olmasına yönelik tepkiler örnek olarak verilebilinir. Başka bir deyişle Moskova, diğer siyasi self-determinasyon örneklerinde sıklıkla başvurulan kültürel haklar tezlerine yer vermenin ve self-determinasyon hakkının kullanıldığını söylemesinin yanında etnik hakların ihlal edilmesine göndermede bulunmuştur. Kırım’ın önceden Rus/SSCB’nin bir parçası olduğunu da belirtmiştir.

Uluslararası kesimin Kırım’a yönelik tavrı, self-determinasyona ve ilgili taleplere ilişkin her zaman aynı tepkinin verildiği anlamına gelmemektedir. Kimi örneklerde ayrılmak isteyen tarafa destek verilmemiş, kimi zaman da destek verilerek sonuç etkilenmiştir. Söz konusu destek, ayrılmak istenilen devletin ayrılıkçı kesimle anlaşmaya ve sürece onay vermesine neden olabilmektedir.

Kırım ve Rusya’nın dile getirdiği nedenler, siyasi gerekçelerin öne sürüldüğü self-determinasyon örneklerinden büyük farklılık teşkil etmemektedir. Dil ve kültür konusunda ayrımcılığa uğranması ve kaynak paylaşımındaki sorunlar farklı coğrafyalardaki self-determinasyon taleplerinde sıklıkla başvurulan gerekçelerdir.

Öte yandan “Kırım self-determinasyonunun” öne çıkan farklı özellikleri de bulunmaktadır: Rus kökenli vatandaşları korumak adına önlem olarak atılmış bir siyasi adım olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca bu sefer Kırım, Rusya’nın bir parçası olursa mevcut sorunlarının çözüleceğini savunmuştur. “Kırım’ın self-determinasyonunda” Kiev-Kırım yetki-paylaşım ilişkisinde sıklıkla başvurulan ve Ukrayna’nın iç self-determinasyon olarak adlandırdığı çözümlere başvurulmamıştır. Geçmişteki örneklerde ise özerklik gibi iç yollar denenmiştir. Uluslararası hukukta ve uluslararası politikada self-determinasyon talep eden kesimlere ilk seçenek olarak iç yolların tüketilmesi sunulmaktadır. Sorunun çözümünde ilerleme sağlanamazsa çeşitli aşama ve dönemlerden sonra dışsal seçeneklerin benimsendiği görülmektedir. Bu bağlamda Kırım self-determinasyonunda ayrılma ve ilhakın hedeflenmesi uluslararası hukuk ve siyasette pek rastlanan ve benimsenen bir örnek değildir.

Sonuç olarak self-determinasyonun siyasi koşullara göre şekillenmesi taleplerinde Kosova gibi Kırım’ın sıklıkla başvurulan bir örnek olacağı tahmin edilmektedir.  Diğer self-determinasyon hareketleri ile kıyaslandığında Rusya veya Kırım’ın silahlı çatışma başlatmadan krize self-determinasyon teamülüne aykırı bir yönden çözüm bulma girişimi olarak da yorumlanabilinir.

Dr. Ceren GÜRSELER
Dr. Ceren GÜRSELER
ANKASAM Uluslararası Hukuk Danışmanı