Tarih:

Paylaş:

ABD’den Suudi Arabistan’a “Kaşıkçı” Darbesi

Benzer İçerikler

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Senatosu, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı Cemal Kaşıkçı cinayetinden sorumlu tutan yasa tasarısını 14 Aralık 2018 tarihinde oybirliğiyle kabul etti. Bu durum Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı tarafından sert bir şekilde eleştirildi ve Washington, “Suudi Arabistan’ın içişlerine karışmakla” suçlandı.

Bu bağlamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), ABD’nin ilgili yasa tasarısını ve olayın Washington-Riyad ilişkilerinde meydana getirebileceği muhtemel kırılmaları tartışmaya açarak alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

Prof. Dr. Sencer İMER (ANKASAM Başdanışmanı)

Prof. Dr. Sencer İmer, Kaşıkçı Olayı’nı “Öldürülen de öldürenler de aldatılmıştır.” şeklinde özetledi. Kimsenin ölüme kendi isteğiyle gitmeyeceğini kaydeden İmer, Selman’ın kardeşi, Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçisi olan Halid bin Selman ve baskı altında tutulduğu iddia edilen Suudi Arabistan Prensi Turki Faysal el Suud tarafından Cemal Kaşıkçı’ya teminat verilerek Suudi gazetecinin kandırıldığını söyledi. Ayrıca İmer, Suudi Arabistan Konsolosluğu’na Kaşıkçı’yı öldürmek maksadıyla geldiği iddia edilen ekibin binaya açık bir şekilde girdiğini hatırlatarak “Bunun anlamı şudur: ‘Bize bir şey olmaz, biz güvendeyiz; arkamızda dağ gibi Beyaz Saray var.’ diye düşündüler ama bunun yanlış olduğu ortaya çıktı.” sözlerini kaydetti. Nitekim ABD Başkanı Donald Trump’ın önce olayı gizlemeye çalıştığını ancak Türk hükümetinin de başarılı bir politika yürüttüğünü belirten İmer, Trump’ın Kaşıkçı hadisesinde izlediği politikanın kendisi için Temsilciler Meclisi’ne mal olduğunu vurguladı.

İmer, özellikle Prens Selman’ı sorumlu tutan yasanın ABD Senatosu’nda onaylanmasıyla ilgili olarak “Bağlayıcılığı yoktur ama değerlidir.” diyerek bundan sonra Washington-Riyad münasebetinde Veliaht Prensin etkin olmayacağını ve yönetimde kalmasının mümkün olmadığını ifade etti. Üstelik Suudi Arabistan’ın da ABD ve Batıyla olan ilişkilerini düzeltmek adına Prens Selman’ı oradan uzaklaştıracağını söyleyen İmer, “Kraliyet ailesi, mevcut pozisyonunun tehlikeye girmemesi için Batıyla iyi geçinmelidir yoksa bu silah ambargosuna ve ekonomik ambargoya kadar gidecektir. Suudi Arabistan’ın gücü de ciddi şekilde etkilenecektir.” dedi. Selman’ın çok cüretkâr davrandığını ve İsrail yandaşlığını ileri bir boyuta taşıdığını vurgulayan İmer, Suudi Arabistan’ın Partiya Yekîtiya Demokrat/Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) maddi yardımlar vermek, Partiya Karkeren Kurdistane/Kürdistan İşçi Partisi’ni (PKK) tanıyıp desteklemek ve hatta İsrail’le işbirliği yapmak gibi hamlelerinin bedelini “giderek” ödeyeceğini kaydetti. Söz konusu gelişmeler bağlamında ABD’nin Veliaht Prensi gözden çıkarmak zorunda kalacağına dikkat çeken İmer, “Bu gelişmeler doğrultusunda Türkiye de Suriye konusunda Fırat’ın doğusuna yönelik harekâtı rahatlıkla yapacaktır ve ABD’lilerden hiçbir reaksiyon görmeden olayı sonuçlandıracaktır.” öngörüsünde bulundu.

Prof. Dr. Celalettin YAVUZ (İstanbul Ayvansaray Üniversitesi)

Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Ankara’nın vermiş olduğu bilgilere rağmen Suudi Arabistan tarafının Kaşıkçı cinayetinde açık olmayışını ve işbirliğine yanaşmayışını hatırlattı ve Türkiye’nin olayla ilgili kasetleri ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi büyük devletlerle ve hatta ABD’nin Merkezî İstihbarat Teşkilatı (CIA) Başkanı Gina Haspel’le dahi paylaşmasının Suudi Arabistan’ı köşeye sıkıştırdığını ifade etti. Suudi Arabistan’ın Kaşıkçı Olayı ile ilgili olarak direndiğini kaydeden Yavuz, “Trump, Selman’ı rahatlatmak için ‘Biz Selman’ı koruruz.’ mesajı verse de ülkesinin çıkarlarını düşünmektedir. Şu an Washington, çıkarları gereği Selman’ı korumaktadır ama yarın ne olacağı belli değildir.” diye konuştu.

Yavuz, ABD Senatosu’nda Kaşıkçı cinayetinin özellikle Cumhuriyetçiler tarafından gündeme getirildiğini, hatta ülkenin Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Nikki Haley’in de Selman’ın zanlı olduğu yönünde açıklamalar yaptığını vurguladı. Öte yandan Senato’da kabul edilen bu tasarının bağlayıcı olmadığını kaydeden Yavuz, “Yasa, Temsilciler Meclisi’nde de onaylanırsa Kongre’de bağlayıcı hale gelir. ABD’de de önemli bir kesim bu işin peşini bırakmayacaktır. İlk zamanlardaki gibi yüksek bir ivmeyle olmasa da bu iş küllenecek gibi gözükmemektedir.” açıklamasında bulundu. Yavuz, söz konusu durumun ABD-Suudi Arabistan ilişkilerine zarar verebileceği öngörüsünde bulundu ve eğer Veliaht Prens değişirse Beyaz Saray’ın “B Planı”nın hazır olduğunu söyledi.  Londra’dan Riyad’a dönen Prens Ahmet’i Selman’ın yerine geçebilecek isimler arasında değerlendiren Yavuz, Kraliyet ailesi içinde birçok ihtimal olabileceğini de sözlerine ekledi. Ayrıca Yavuz, Selman’ın Kraliyet ailesi tarafından da istenmediğine dair iddiaları da gündeme getirdi ve Veliaht Prensin Suudi Arabistan yönetiminde kalması halinde Ankara-Riyad ilişkilerinin de zarar görebileceğini ifade etti.

Doç. Dr. Emel PARLAR DAL (Marmara Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)

Doç. Dr. Emel Parlar Dal, ABD Senatosu’nun bu kararının Suudi Arabistan’ın gerek bölgesinde gerekse de küresel ölçekte devam eden yalnızlığını artıracağını ifade etti. Dal, “Her ne kadar ABD Başkanı Trump, bu karara rağmen Suudi Arabistan’la devam eden ortaklığını sürdürmek istese de Riyad’la olan ilişkilerinde eskisi kadar rahat davranamayacaktır” dedi. Buna rağmen zorlukların aşılacağı öngörüsünde bulunan Dal, “Suudi Arabistan söz konusu karara sert bir cevap vermiş ve Washington’u içişlerine karışmakla suçlamışsa da Suudi basınına bakıldığında, yaşanan krizin sürdürülebilir olmadığı görülüyor.” ifadesinde bulundu. Ayrıca Senato’nun kararını da değerlendiren Dal, “Trump’ın Suudi Arabistan’a karşı ciddi bir yaptırım kararı alacağını düşünmüyorum. Çünkü ABD Başkanı, dış politikada ekonomik beklentiler doğrultusunda hareket ediyor.” Bu bağlamda Dal, Trump’ın evrensel değerler, insan hakları ve etik-adalet gibi unsurları göz ardı ettiğini belirterek “Riyad, uluslararası sistemin “kötü çocuğu” olarak marjinal pozisyonunu devam ettirecektir.” açıklamasında bulundu.

Murat BİLHAN (Emekli Büyükelçi-TASAM Başkan Yardımcısı)

Murat Bilhan, Suudi Arabistan’ın belli menfaatler itibariyle Washington’un gözden çıkaramadığı bir ülke olduğunu kaydetti ve bu noktada İsrail faktörünün de dikkate alınması gerektiğini söyledi. Bilhan, “İsrail faktörü, şu anda Suudi Arabistan’ın elden çıkarılmamasını icap ediyor. İsrail’in güvenliği bakımından Ortadoğu’daki ABD mevcudiyetinin sebeplerinden en belli başlı olanı İsrail’in güvenliğidir. Bu bağlamda Suudi Arabistan vazgeçilmez hale gelmektedir.” sözlerini kaydederek ABD’deki İsrail lobisinin ve İsrail’in yönettiği sistemin Ortadoğu’nun şekillenmesinde etkili olduğuna dikkat çekti.

ABD kamuoyunun ve parlamentosunun Suudi Arabistan’a ilişkin hislerinin pek olumlu olmadığını ifade eden Bilhan, Kaşıkçı cinayetinin dışındaki faktörlere de değindi. Konuyla ilgili Bilhan, “Bu faktörlerden biri de Suudi Arabistan rejimi ve söz konusu rejimin ABD sistemiyle çatışma halinde olmasıdır.” ifadelerini kullandı. Bilhan, ABD kamuoyunun, medyasının ve parlamentosunun Suudi Arabistan’ı hiçbir şekilde kabul etmediğini vurgulayarak Beyaz Saray’ın kendi menfaatlerine göre bir politika izlediğini belirtti. Sözlerinin devamında Emekli Büyükelçi, “Ortadoğu’daki ABD çıkarları, Suudi Arabistan’ın feda edilmemesini öngörüyor. Eğer tam bir sosyolojik değerlendirme yapılması gerekirse Riyad-Washington ilişkilerinin uzun süreli olarak bu şekilde devam edeceğini öngörmüyorum.” diye konuştu. Suudi Arabistan’da birtakım reformlar yapılsa da Kaşıkçı cinayetinin bu imajı bozduğunu kaydeden Bilhan, ABD kamuoyunun söz konusu gelişmeler karşısında derinden etkilediğini dile getirdi.

Coşkun BAŞBUĞ (Terör ve Güvenlik Uzmanı)

Coşkun Başbuğ, Beyaz Saray’ın Riyad’la olan ilişkilerini belli bir güç dengesinin yönettiğini ifade etti. Buna ek olarak ABD içerisindeki güçler savaşı da dikkate alındığında Senato’nun “karşı ve baskın bir güç” olduğunu belirten Başbuğ, “Söz konusu ikili ilişkiler artık tabandaki birçok kişiyi rahatsız etmeye başladı ve hatta Trump’ın kendi partisinden de sesler yükseliyor.” açıklamasında bulundu. Burada ağırlıklı olarak Evanjelist İsrail ile Suudi Arabistan etkisinin görülebileceğini kaydeden Başbuğ, ABD’deki İsrail lobisinin bütün amacının Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) devamını getirecek hamlelerde bulunmak olduğunu dile getirdi. Bu bağlamda İsrail’in Türkiye’den umudu kestiği için söz konusu lobinin, yeni merkez olarak Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Körfez Ülkeleri’ne yöneldiğini vurgulayan Başbuğ, “Trump da başka alternatif olmadığı için İsrail politikalarını sahiplenmeye başladı ve ‘Veliaht Prensin böyle bir şey yapacağına inanmıyorum.’ dedi ama köşeye sıkıştığında da ‘Ben ABD’nin binlerce dolarını böyle bir cinayet için riske atamam.’ açıklamasında bulundu.” sözleriyle ABD’nin Riyad konusunda yaşadığı çelişkili durumu ifade etti.

Başbuğ, ilerde güç dengelerinin değişmesi halinde Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin de yenileneceğinin altını çizerek “Böyle bir sürecin nereye kadar gideceği ve ikili ilişkilere ne kadar zarar verebileceği ancak söz konusu durum yaşandığında anlaşılabilir.” sözlerini sarf etti. Şu an için Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Zübeyir’in, söz konusu karara yönelik sert eleştirilerde bulunduğunu vurgulayan Başbuğ, “Çünkü iş uluslararası yargıya taşındığı an Türkiye’nin istediği olacak ve kirli ilişkiler ortaya dökülecektir. Bu da Riyad ve Tel Aviv’in yıllardır üzerine oynadığı Veliaht Prensin iflası demektir. ABD’deki İsrail lobisi bunu asla istemeyecektir. Bu nedenle göstermelik bir yargılamayla Selman’ı göndererek yerine Halid bin Selman’ı getirebilirler.” diye konuştu.

Arzu ERDOĞRAL (Gazeteci-Yazar)

Arzu Erdoğral, Suudi Arabistan aleyhinde hazırlanan yasa tasarısının özellikle “Trump’a rağmen” Senato’dan geçmesinin önemli olduğunu dile getirdi. Bununla birlikte Trump ve İsrail’in Riyad’ı desteklediğini vurgulayan Erdoğral, “Suudi Arabistan’ın Yemen’e yönelik tutumu ve bölgenin durumu ortada. Bugün bunun en büyük sorumlularından biri de Suudi Arabistan’dır. Husiler üzerinden İran’la çatışmaktadır. Tel Aviv ve Washington’da Riyad’ı desteklemektedir.” sözlerini kaydetti.

Bu bağlamda Erdoğral, “Suudi Arabistan ileriye yönelik olarak şimdilik bu politikalarına devam edecek gibi gözüküyor ama köşeye sıkışmıştır.” diyerek Kaşıkçı Olayı’na işaret etti. Cinayetin, Suudi Arabistan’ın planladığı gibi gerçekleşmediğine dikkat çeken Erdoğral, Türkiye’nin göstermiş olduğu tavır ve başarının Riyad’ın tüm oyunlarını bozduğunu kaydetti. Diğer yandan Erdoğral, ABD’nin Suudi Arabistan’ı eleştiriyor gibi gözükmesine rağmen aslında perde arkasından onu desteklemeye devam edeceğini söyledi.