ANKASAM Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doğacan Başaran, Rusya ile Ukrayna arasında Kerç Boğazı’nda yaşanan gerilim hakkında değerlendirmelerde bulundu. Ukrayna’nın Doğu ile Batı arasındaki jeopolitik mücadelenin kırılma noktalarından biri olduğunu öne süren Başaran, “Kerç Boğazı, Azak Denizi ile Karadeniz’i birbirine bağlıyor. Kırım’ın ihlakının ardından Rusya’nın bu boğazı kontrol ettiği, buradan Ukrayna’daki ayrılıkçı hareketleri desteklediği ve hatta Azak Denizi’ni bir iç denize dönüştürmek istediği biliniyor. Elbette bu tablo, Ukrayna için son derece rahatsız edicidir. Bu nedenle Ukrayna, Rus karasularını ihlal ederek Moskova’nın tepkisini ölçmek istemiş olabilir.” dedi.
Ukrayna’nın böyle bir hamleyi yapmasının ABD’den bağımsız düşünülmemesi gerektiğini vurgulayan Başaran, “Ukrayna, Rus karasularını ihlal ederek kendi güvenlik endişelerini dünya gündemine taşımış ve NATO’dan yardım istemiştir. Böylece NATO’ya olan ihtiyacını da ortaya koymuştur. Avrupa Ordusu gibi tartışmalarla NATO’nun varlık nedeninin sorgulandığı bir zaman diliminde böyle bir olayın yaşanması, NATO’nun varlığı açısından meşrulaştırıcı bir gelişme olmuştur.” dedi. Ayrıca ABD’nin NATO aracılığıyla Rusya’yı kuşatmak istediğini de söyleyen Başaran, “Geniş Karadeniz jeopolitiğine bakıldığında Bulgaristan ve Romanya’nın NATO’ya üye olması, Gürcistan’ın NATO üyeliğinin tartışılması ve Ukrayna’da yaşanan gelişmeler ABD’nin NATO aracılığıyla Rusya’ya yönelik bir çevreleme stratejisi uyguladığını gösteriyor.” açıklamasında bulundu.
Fransa’da meydana gelen protestolara da değinen Başaran, Söz konusu protestoların toplumsal tabanına dikkat çekerek, “Geçmişte ekonomik sorunlar nedeniyle vuku bulan sokak gösterilerinde sol-sosyalist hareketler öne çıkardı. Günümüzde ise sağ-popülist hareketlerin yükselişe geçtiği bir dönemden geçiyoruz. Bu bağlamda da Fransa’da da sağ-popülist partilerin olayları desteklediği görülüyor. Özellikle de son seçimde Ulusal Cephe’nin adayı olan Marine Le Pen’in olaylara ilişkin açıklamalarına dikkat çekmek gerekir.” diyerek konjonktürel anlamda sağ-popülist siyasetin yükselişe geçtiğini belirtti. Ayrıca Başaran, bu tarz sokak eylemleri konusunda Fransa’nın tecrübeli bir ülke olduğunu da belirterek gösterilerin orta ve uzun vadede devam etmeyeceği öngörüsünde bulundu.
Fransa’daki protestoların uluslararası politika boyutunu da değerlendiren Başaran, “Gösterilerin Avrupa Ordusu tartışmalarına paralel bir zamanlamayla gerçekleştiğini görüyoruz. Dolayısıyla AB-ABD gerilimi nedeniyle bu protestoların dışardan kışkırtılıyor olma ihtimali var. Hatta konuya daha geniş bir perspektiften bakmak gerekirse, olayları CIA Direktörü Gina Haspel’in 25 Eylül 2018 tarihli açıklamasıyla birlikte okumak gerekir. Haspel bahsi geçen tarihte, CIA’nın Çince, Arapça, Farsça, Türkçe, Fransızca ve İspanyolca bilen ajanlar alacağını açıklamıştı. Dolayısıyla Fransa’nın ABD tarafından istikrarsızlaştırılmak istendiği ve bu eylemlerin de Macron’a verilen bir mesaj niteliği taşıdığı ifade edilebilir.” dedi.