Analiz

Çin-Rusya Ticari İlişkilerinin Derinleşmesi

Putin, enerji bağlarının büyümeye devam edeceğini ve Rusya’nın Çin’e temiz enerji tedarik etmeye hazır olduğunu söylemiştir.
Pekin; otomobil, giyim, hammadde ve diğer birçok üründe Moskova’nın en önemli tedarikçisi haline gelmiştir.
Çin’in Rusya’dan petrol ve gaz ithalatında yaşanan artışlar, enerji alanında giderek derinleşen bir işbirliğinin işareti olarak kabul edilebilir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in iki ülke arasındaki ticari bağları geliştirmeyi amaçlayan iki günlük Pekin gezisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Çin’e karşı ekonomik baskılarının arttığı bir zamanda gerçekleşmiştir. Putin, ziyaretinin ikinci gününde Çin’in kuzeydoğusunda yer alan ve Rusya’yla sınırı bulunan Heilongjiang eyaletinin başkenti Harbin’i ziyaret etmiştir. Buradaki bir endüstri forumunda konuşan Putin, ticaret konusuna odaklanmış ve iki ülke arasındaki “ayrılmaz” ortaklığın enerji güvenliğinin garantörü olduğunu belirtmiştir. Rus lider, ayrıca 1940’larda Çin’in kuzeydoğusunun Japonlardan kurtarılması sırasında ölen Sovyet askerlerinin anısına dikilen anıta çiçek bırakmıştır.

Ziyaret öncesinde Putin’in Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’i “Ukrayna Krizi” hakkında bilgilendireceği söylenmiştir. Çin Devlet Başkanı, Pekin ve Moskova’nın Rusya-Ukrayna Savaşı’na siyasi bir çözüm bulunması gerektiği konusunda hemfikir olduğunu belirtmiş, ancak ayrıntı vermemiştir. Çin’in 2023 yılında açıkladığı barış önerileri hem Kiev hem de Batılı müttefikleri tarafından eleştirilmiştir.[1]

Çin ve Rusya arasındaki ilişkiler, uluslararası ilişkiler bağlamında oldukça önemli bir konu haline gelmiştir. Özellikle son dönemde bu ilişkilerin silah ticareti ve ekonomik işbirliği üzerinden değerlendirilmesi dikkat çekici bir hal almıştır. Bazı akademisyenler, Çin’in Rusya’ya doğrudan silah sağlamadığını, ancak kritik bileşenlerin temininde yardımcı olduğunu iddia etmektedir. Bu bağlamda Çin’in Rusya’nın savunma sanayisini desteklediği ve Rusya’nın askeri teknolojilerini geliştirmesine katkı sağladığı öne sürülmektedir. Bu, özellikle Rusya’nın savunma endüstrisini desteklemek amacıyla kullanılan çift kullanımlı ürünlerin ihracatıyla ilgilidir.[2]

Çin’in Rusya’yla ticari işbirliğini artırdığı gözlemlenmektedir. Ticaret hacmindeki artışlar, Batı’nın yaptırımlarından sonra Rusya’nın alternatif tedarikçi olarak Çin’e yönelmesiyle ilişkilendirilmektedir. Rusya’nın petrol ve gazının önemli bir kısmının Çin’e ihraç edilmesi, bu ticari ilişkinin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Ancak bu ilişkinin dengesiz olduğu ve Rusya’nın Çin’e daha fazla bağımlı olduğu öne sürülmektedir. Çin’in Rusya’dan enerji kaynaklarına olan talebinin Rusya’nın ekonomik açıdan kırılgan hale gelmesine neden olabileceği belirtilmektedir.

Bahsi geçen bağımlılığı, Çin ve Rusya arasındaki ticaret artışıyla gözlemleyebilmek mümkündür. Batılı ülkelerin Rusya’ya yaptırım uygulamasının ardından Pekin; otomobil, giyim, hammadde ve diğer birçok üründe Moskova’nın en önemli tedarikçisi haline gelmiştir. Çin’in resmi rakamlarına göre;[3] Çin ve Rusya arasındaki ticaret, 2021 yılından bu yana %64’ten fazla artarak 2023 yılında 240 milyar dolara (191 milyar £) ulaşmıştır. Rakamlar, Rusya’nın Çin’den ithalatının 111 milyar dolar, Çin’e ihracatının ise 129 milyar dolar olduğunu göstermektedir. 2024 yılının Mayıs ayında Pekin’de bir araya gelen Şi ve Putin, iki ülkenin artık ticaretin %90’ında ABD doları yerine kendi para birimlerini kullandığının altını çizmiştir.

Putin, ayrıca ABD’nin Çin’in elektrikli araçlarına uyguladığı gümrük vergisini dört kat arttırarak %100’e çıkarmasının ardından Çinli otomobil üreticilerini Rusya’da görmekten memnuniyet duyacağını söylemiştir. Bir önceki yıl 6 milyar dolar olan Çin otomobil ve parçalarının Rusya’ya ihracatı 2023 yılında 23 milyar dolara ulaşmıştır. Putin, iki ülke arasında ortaklaşa uçak ve helikopter inşa etme planları da dahil olmak üzere “büyük ölçekli ortak projelerden” bahsetmiştir.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, 2024 yılının Mart ayında yaptığı açıklamada “Rus doğal gazı çok sayıda Çinli haneye yakıt sağlıyor ve Çin yapımı otomobiller Rus yollarında çalışıyor” demiştir. Peki Çin, Rusya’dan ne kadar petrol ve gaz satın alıyor? Rusya’nın yıllık gelirlerinin neredeyse yarısı petrol ve doğalgazdan gelmektedir. Rusya’nın ABD, İngiltere ve AB ülkelerine yaptığı satışlar, yaptırımlar nedeniyle işgalden bu yana düşmüştür. Bu açığın önemli bir kısmı Asya’ya, özellikle de Çin ve Hindistan’a yapılan satışların artmasıyla kapatılmıştır. Rusya, 2023 yılında Suudi Arabistan’ı geride bırakarak Çin’in en büyük ham petrol tedarikçisi haline gelmiştir. Pekin, Moskova’dan 107 milyon ton ham petrol ithal etmiştir. Bu rakam, 2022 yılına kıyasla %24’lük bir artış göstermiştir.

AB ve Avustralya’yla birlikte gelişmiş ekonomilerden oluşan G7 grubu da deniz yoluyla taşınan petrolün fiyatına dünya çapında bir üst sınır getirerek Rusya’nın kazançlarını sınırlamaya çalışmıştır. Ancak Çin, Rus ham petrolünü tavan fiyatın üzerinde satın almaya devam etmiştir. Rusya’yla onlarca yıllık ilişkisini sürdürmeye devam eden Hindistan da işgalden bu yana Rusya’nın indirimli petrolünün önemli bir alıcısı olmuştur. Hindistan’ın devlet kontrolündeki kredi kuruluşu Bank of Baroda’ya göre; Rusya’nın Hindistan’ın toplam petrol ithalatındaki payı Haziran 2023 yılında %44 ile rekor seviyeye ulaşmıştır. Çin de 2023 yılında Rusya’dan sekiz milyon ton sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) ithal ederek 2021 yılına kıyasla %77’lik bir artış kaydetmiştir.

Çin ziyaretinin ikinci gününde Harbin’deki bir ticaret fuarında konuşan Putin, enerji bağlarının büyümeye devam edeceğini ve Rusya’nın Çin’e temiz enerji tedarik etmeye hazır olduğunu söylemiştir. Moskova, Rusya’nın Sibirya bölgesinden Çin’in kuzeydoğusuna doğal gaz ihraç edecek olan ve “Sibirya’nın Gücü 2” olarak adlandırılan yeni bir boru hattı anlaşmasının sonuçlandırılması yönünde ilerleme kaydetmeyi ummaktadır. Çin, halihazırda Rusya’dan 2019 yılından beri kullanımda olan orijinal “Sibirya’nın Gücü 1” boru hattı üzerinden gaz almaktadır. [4]

Çin ve Rusya arasındaki ilişkiler, uluslararası ilişkiler bağlamında derinlemesine incelenmesi gereken bir konudur. Özellikle son dönemde bu ilişkilerin hem ekonomik işbirliği hem de siyasi boyutları, küresel dinamikler açısından önem kazanmaya başlamıştır. Putin’in son Pekin ziyareti, ABD’nin Çin’e Rusya’nın askeri sanayi üssünü desteklememesi yönünde uyarılarının yükseldiği bir döneme denk gelmiştir. Bu ziyaret, iki ülke arasındaki ticari bağları geliştirmeyi amaçlamaktadır. Putin’in Çin ziyaretinde vurguladığı gibi, ticaretin artması ve enerji güvenliği konusundaki ortaklığın güçlenmesi önemli bir adımdır. Çin ve Rusya arasındaki ticaretin artması, özellikle Rusya’nın Batılı ülkelerden gelen yaptırımların etkisiyle alternatif tedarikçi olarak Çin’e yönelmesiyle ilişkilendirilmektedir. Bu ticaret artışı, enerji kaynaklarından otomotiv sektörüne kadar geniş bir yelpazede görülmektedir.

Sonuç olarak Çin’in Rusya’dan petrol ve gaz ithalatında yaşanan artışlar, enerji alanında giderek derinleşen bir işbirliğinin işareti olarak kabul edilebilir. Özellikle “Sibirya’nın Gücü 2” olarak adlandırılan yeni bir boru hattı anlaşmasının sonuçlandırılması gibi projeler, bu işbirliğinin önemli bir göstergesidir. Ancak Çin ve Rusya arasındaki ilişkilerin dengesiz olduğu ve Rusya’nın Çin’e daha fazla bağımlı hale geldiği endişeleri bulunmaktadır. Bu ilişkilerin gelecekte nasıl şekilleneceği, küresel politika ve güvenlik açısından dikkatle izlenmesi gereken bir konudur.


[1] “Putin arrives in China’s ‘Little Moscow’ as allies aim to deepen trade”, BBC, https://www.bbc.com/news/live/world-asia-69001137, (Erişim Tarihi: 24.05.2024).

[2] “How is China supporting Russia after it was sanctioned for Ukraine war?”, BBC, https://www.bbc.com/news/60571253, (Erişim Tarihi: 24.05.2024).

[3] Aynı yer.

[4] Aynı yer.

Zeynep Çağla ERİN
Zeynep Çağla ERİN
Zeynep Çağla Erin, 2020 yılında Yalova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden "Feminist Perspective of Turkish Modernization” başlıklı bitirme teziyle ve 2020 yılında da İstanbul Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sosyoloji bölümünden mezun olmuştur. 2023 yılında Yalova Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında "Güney Kore'nin Dış Politika Kimliği: Küreselleşme, Milliyetçilik ve Kültürel Kamu Diplomasisi Üzerine Eleştirel Yaklaşımlar” başlıklı yüksek lisans tezini tamamlayarak mezun olmuştur. Şu an Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim dalında doktora eğitimine devam etmektedir. ANKASAM stajyeri olarak çalışan Erin'in başlıca ilgi alanları; Asya-Pasifik, Uluslararası İlişkiler'de Eleştirel Teoriler ve Kamu Diplomasisi'dir. Erin iyi derecede İngilizce ve başlangıç seviyesi Korece bilmektedir.

Benzer İçerikler